Denizli’de geleneksel mimari ve Altıntop Mahallesi

Doç.Dr. Öncü Başoğlan Avşar | 12.03.2019

Denizli, tarih boyunca Anadolu’nun önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Antik dönemden günümüze kadar kesintisiz olarak iskân görmüş, hemen tüm medeniyetlere mekân olmuş; fakat biriktirdiği bu kültürel mirası özellikle 1950 sonrası hızla yok etmiştir. Bilindiği gibi benzer bir ‘yok etme’ süreci birçok geleneksel Anadolu kentinde de yaşanmıştır; fakat denebilir ki, Denizli bu süreçten en çok zarar gören kentlerden biridir. Beylikler, Selçuklu, Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerine ait simge niteliğindeki cami, türbe, kamu binası gibi yapıların hemen tümü yanlış kararlar sonucu yıkılmıştır. Denizli, yakın geçmişe kadar Anadolu’nun 18. ve 19. yüzyıla ait en nitelikli sivil konut mimarisi örneklerine ve kent dokusuna sahipken, günümüzde tüm şehirde ayakta kalan geleneksel konut sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Bulunduğu coğrafyanın fiziksel koşullarına, halkın sosyal yaşamına ve tarihsel-kültürel birikimine göre şekillenen geleneksel kent dokularının yok olması sadece yapılı çevrenin ortadan kalkması olarak değil, toplumsal-kültürel belleğin ve tarihsel bilginin de yok olması olarak değerlendirilmelidir. 

Denizli, tarihi kent merkez olan Kaleiçi-Bayramyeri çeperinde büyümüş ve günümüzde yeni kent merkezi olan Delikliçınar bölgesine doğru yayılmıştır. Kaleiçi-Bayramyeri ve Delikliçınar arasında ve çevresinde olan bölge kentin ilk konut alanlarıdır. Bu bölgede bulunan, 18. ve 19. yüzyıla tarihlenen geleneksel konut dokusu belediyelerin aldığı yüksek yoğunluklu konut alanları kararları neticesinde yok olmuştur. Yine de çok katlı apartmanların tanımladığı caddelerin arkasında kalan, kentin yok olan geleneksel kimliğinden izler taşıyan, 20. yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreğine tarihlenen konut kümelerine rastlamak mümkündür. Bu alanlar bize kentin tarihsel kent kimliği ile ilgili bilgi aktaran son alanlardır. Denizli’de hızlı yapılaşma ve geleneksel dokunun yıkım süreci 1970’li yıllarda hız kazanmıştır. Bu yıllara kadar yapılan konutlar geleneksel izler taşır. Dolayısıyla, bu konutlar kentin tarihi ile bağ kurabileceğimiz kaynak yapılar niteliğindedir. 

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Denizli 

Cumhuriyet’in ilk yıllarında savaştan yeni çıkan ülkenin kaynakları yetersizdir ve Denizli’nin kırsal görünümünde pek bir değişiklik olmamıştır. T. Toker Atatürk’ün 4 Şubat 1931 yılında Denizli’yi ziyareti sırasında, kentin içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmıştır: “Kent büyükçe bir köy gibiydi. Evlerin çoğu tek katlı, zenginlerin evleri ise en çok iki katlı barınaklar halindeydi. Kent plansız, çarşı pazar ve meydanlar düzensizdi.” (Anonim, 1998: 63). 

Bu geleneksel yapı varlığını 1960’lı yıllara dek büyük ölçüde sürdürmüştür. 1950’li yıllara kadar geleneksel kültüre uygun, yerel malzemeli bir veya iki katlı evlerden oluşan doku, 1950’li yıllardan sonra yerini özellikle kent girişinde ve merkezi bölgede yine iki katlı ama betonarme destekli binalara bırakmaya başlamıştır. 1960’lı yıllarda ise üç-dört katlı binalar görülmeye başlamıştır. 

1950’li yıllar Denizli’de ilk betonarme destekli yığma konutların görülmeye başlandığı yıllardır. Genellikle iki katlı yapılan bu evlerin duvarları yığma 

dolgu tuğla, kat döşemeleri betonarme desteklidir. Kent girişinde (İstasyon bölgesi) ve merkezi bölgede görülmeye başlayan bu evlerin geleneksel ile modern arasında bir çizgide olduğu iddia edilebilir. Yapı parselin ortasına doğru çekildiği için bahçeler küçülmüş ve bahçe duvarları yok olmuştur. Sokak ile konut arasında kalan bahçe parçası tarımsal bir üretim alanı olmaktan çok, en fazla bir veya iki meyve ağacının dikildiği kamusaldan özele geçişi sağlayan ara bir mekân konumundadır. Yine de günümüz ile karşılaştırıldığında bu yıllarda yapılan konutlar ve oluşturduğu doku insan ölçeğini yakalayan, bitki örtüsünü kentsel peyzaj öğesi haline getirebilen nitelikli bir dokudur ve ne yazık ki bu evler de önemli ölçüde yıkılmış, yerine 6-7-8-9 katlı apartmanlar dikilmiştir. 

Denizli geleneksel konutları 

Denizli geleneksel konutunun yapısal evrimi beş evreye ayrılarak incelenmiştir. Evrelerin tespitinde kırsal hayattan kentsel hayata geçiş ve konutların plan kurgusunda tespit edilen değişiklikler esas alınmıştır. Bu değişiklikler konutun mahrem alanı ile sokağın kamusal alanı arasındaki geçiş ilişkisindeki değişiklikler ile odaların kullanımında izlenen özelleşmeler boyutundadır. Başka bir deyişle, Denizli’de konut, zaman içinde kendi mahrem alanı olan bahçesinden kamusal alan olan sokağa doğru doğrudan açılırken, hem ailelerin küçülmesi hem de tarıma dayalı ekonomiden uzaklaşma ile birlikte tüm yaşama işlevlerini barındıran odalar giderek yatak odası, oturma odası şeklinde özelleşmiş, kat mülkiyetine geçilmesi ile apartman mimarisi gelişmiştir. Geleneksel konuttan apartmana geçiş bu çalışmada 5 evre halinde incelenmiştir. 

Birinci evre konutlar 

Birinci evre konutlar literatüre “Denizli Evi” olarak geçen, tarımsal üretime da- yalı, kırsal yaşantıya cevap veren, kentin mekânsal gelişimi dikkate alındığında 19. yüzyıla tarihlenebilecek konutlardır. Bunlar genellikle dış sofalı, kendi içine ve bahçeye dönük konutlardır. Eve sokaktan doğrudan giriş yapılmaz; önce bahçeye, sonra açık sofaya (hayat) ve buradan da odalara geçilir. Genellikle iki katlıdır ve alt kat ahır, depo veya kışlık oda gibi hizmetlere ayrılır. Bu tipolojinin hâkim olduğu dönemde bahçeler geniş, dolayısıyla konut dokusu seyrektir. 

İkinci evre konutlar 

İkinci evre konutlar kente 1888’de demiryolunun kente ulaşması ile değişen yaşam biçimine cevap veren geçiş dönemi konutlarıdır. Bu dönemde açık sofalar kapanarak iç mekân haline dönüştürülmüştür ya da yeni yapılan konutlar kapalı sofalı yapılmıştır. Fakat yine de konut bir sonraki evrede olduğu kadar sokağa dönük değil, hala kendi bahçesine dönüktür. 

Üçüncü evre konutlar 

Üçüncü evre konutlar kırsal-tarımsal yaşantıdan tamamen uzaklaşılan ve genellikle 20. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenen konutlardır. Bunlar birinci ve ikinci evre konutlarında görülen plan şeması ve yapı malzemesi yönünden tamamen farklı kâgir, dışa dönük ve İzmir’den etkilenmiş konutlardır. Bu evler genellikle orta sofalı plan şemasına sahiptir ve cephelerinde kat silmesi, pencere-kapı sövesi vb. gibi dekoratif öğeler bulunur. 

Dördüncü evre konutlar 

Dördüncü evre konutlar plan
tipoloji açısından üçüncü evre ile aynı özellikleri göstermektedir; fakat cephe özellikleri farklıdır. Bu örneklerde pencere oranlarının büyümesi, cephedeki dekoratif öğelerin yok olması bunların üçüncü evre etkisinde, ya daha sonra yapıldığını ya da aynı dönemde, fakat ekonomik gelir seviyesi görece düşük halk tarafından yapıldığını düşündürmektedir. 

Beşinci evre konutlar 

Beşinci evre konutlar Denizli’de görülen ilk betonarme destekli konutlardır ve kentin 1967 yılında yapılan ilk imar planı deneyiminin de öncü ürünleri olarak görülebilir. Bu evre apartman mimarisine geçişin ilk örneklerini içermesi bakımından önemlidir. Bu konutlar hakkında Denizli’de daha detaylı araştırma yapılması gerekmektedir. Altıntop Mahallesi’nde bu evre hakkında sağlıklı çözümleme yapabilmek için yeterli sayıda konut bulunmamaktadır. 

Altıntop Mahallesi’nin analizi 

Altıntop Mahallesi Denizli’nin ilk yerleşim yeri olan Kaleiçi ve çevresinden sonra konut alanı olarak gelişmiş yerleşim yerlerinden biridir. Batı ve doğu yönlerinden 6-8 katlı apartmanlarla çevrelenmiş olan mahallenin özellikle Denizli Belediye binasının güneyinde kalan bölümü halen 2-4 katlı konutlardan oluşmaktadır. Günümüzde kentin
merkezi Bayramyeri-Kaleiçi, Gazi Bulvarı aksı ve Delikliçınar bölgesi olarak kabul edilmektedir. Altıntop Mahallesi Delikliçınar bölgesine olan yakınlığı dolayısıyla dershane vb. gibi eğitim öğretim kurumu ve/veya ticari ofis ve işyeri kullanımı açısından ilgi görmektedir. Mahallede tescil edilen yapılar dışında herhangi bir kentsel sit kararı bulunmamaktadır. Bu çalışma boyunca mahallede, geleneksel ve geleneksel izler taşıyan konut bağlamında toplam 40
adet yapı tespit edilmiştir. Bu yapılardan 7 adedi birinci evre, 1 adedi ikinci evre, 5 adedi üçüncü evre, 17 adedi dördüncü evre ve 10 adedi beşinci evre olarak sınıflandırılmıştır. 

İncelenen yapılardan 11 adedi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları tarafından korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Diğerleri hakkında herhangi bir koruma kararı bulunmamaktadır. 27 adet yapı halen konut olarak, 6 adet yapı işyeri olarak, 3 adet yapı işyeri+konut olarak kullanılmaktadır. 4 tanesi ise terk edilmiş durumdadır. Birinci, ikinci ve üçüncü evrede bulunan yapılar ya yığma taş sistemde ya da ahşap karkas ve yığma taşın birlikte kullanıldığı karma sistemde yapılmıştır. Dördüncü ve beşinci evredeki yapılar ise, duvarlarında dolgu tuğla, döşemede ahşap malzemenin kullanıldığı yığma kâgir yapılardır. İncelenen yapılardan 10 adedi tek katlı, 21 adedi
2 katlı, 7 adedi 3 katlı ve 2 adedi 4 katlı olarak tespit edilmiştir. 

Altıntop Mahallesi Denizli’nin geçmişine ait mekânsal izlerin geleceğe taşınabileceği mahallelerden biridir. Tescillenen yapı stokunun yanı sıra, bu çalışmada öne sürülen dördüncü
ve beşinci evre konutlar mahallenin gelecekte kentin geçmişini temsil eden, geçmişin mekânsal bilgisini geleceğe taşıyan bir doku olarak planlanması açısından önem taşımaktadır. 

Denizli, yitirdiği değerlerin farkında mı? 

Denizli sahip olduğu mimari mirası büyük bir hızla kaybetmiştir. Kentin canlı ekonomisi ve sanayileşme hareketleri kültürel miras üzerinde yıkıcı bir etki yaratmıştır. Bu etki korumadan uzak planlama politikaları ile birleşince yıkımın şiddeti artmıştır. Günümüze ulaşan tarihi yapılar tesadüfen kurtulan yapılardır. 

Denizli halkı ve kamu yöneticileri artık yitirdikleri değerlerin farkındadır. Özellikle son yıllarda kültür turizminin gelişmesiyle tarihi kentlere olan ilginin artması ve halkın bunu bir gelir kaynağı haline getirmesi Denizli’nin kaybettiği değerlerin önemini daha çok açığa çıkarmıştır. Bu yüzdendir ki, kentteki belediye ve il özel idaresi gibi kamu kurumları ayakta kalan son tarihi yapıları kamulaştırarak restore etme yarışına girmişlerdir. Bu bağlamda Altıntop Mahallesi’nde bulunan iki adet yapı belediye tarafından kamulaştırılarak restore edilmiş ve kafe olarak işletmeye açılmıştır. 

Kentte ayakta olan ve yukarıda çözümlemesi yapılan konutların özellikle cephe karakteristikleri çarpıcı olanlar koruma altına alınmış ve tescillenmiştir; fakat dördüncü ve beşinci evrede değerlendirilen yapılar henüz hiçbir koruma kurumunun ve yerel yöneticinin dikkatini çekmemektedir. Dahası bu yapılar cephe özellikleri açısından ayrıcalıklı özelliklere sahip olmadıkları için kentsel peyzajın “çirkin” öğeleri olarak görülmektedirler. Bu yüzden
yıkılıp yerine yüksek katlı apartmanların yapılması herkes tarafından doğal bir sonuç olarak görülecektir. Oysa bu yapılar yukarıda çözümlendiği gibi geleneğin devamı niteliğindedir ve Denizli’nin tarihi kimliğinin son temsilcileridir. Bunların da yok olması demek kent belleğinin tamamen silinmesi demek olacaktır. Altıntop Mahallesi Denizli’nin 

geleneksel konut mimarisinin çalışmada tespit edilen beş değişim evresini barındıran ve doku bütünlüğü taşıyan mahallelerinden biridir. Bu bağlamda hem tarihsel hem de belgesel değeri yüksek olan bir yerleşim alanıdır. Ayrıca yapıların özgün konut kullanımı henüz çok fazla değişikliğe uğramamıştır ve yapı yoğunluğu düşüktür. Bu bağlamda mahallede koruma- yaşatma amacı taşıyan bir planlama çalışması yapmak yapı yoğunluğu yüksek ve işlevsel dönüşüme uğramış diğer mahallelerine göre daha mümkündür. Bir başka deyişle Altıntop Mahallesi bugün ve gelecek  için çağdaş kent merkezinde çok sayıda kentlinin kullanabileceği tarihi bir doku olarak planlanıp yaşatılabilir. Ayrıca Denizli’nin korunması gerekli mimari miras envanterinin içerisine bu çalışmada tespit edilen dördüncü ve beşinci evre konutlar da dâhil edilmelidir; çünkü bu konutlar kentin kaybettiği geleneksel konut tipolojinin özelliklerini taşıyan, dolayısıyla geçmiş yaşam biçimlerini belgeleyen yapılardır. Kentin ilk imar planı deneyimiyle birlikte ortaya çıkan öncü apartman örneklerini içermesi bakımından da kentin modern mimarlığa geçişin temsilcileridir. 

test