Oya Kotan | 2.01.2020
Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan tarihimizde, Milli Mücadele döneminde oynadığı kritik rolle ülkemizin en çok dikkat çeken kentlerinden biri Sakarya… Kent, bulunduğu konum itibariyle tarihte oynadığı roller kadar; gölleri, nehirleri, ormanı, yaylaları, kaplıcaları, Karadeniz’e bakan deniz kıyısı, kumsalı, en önemlisi de doğal estetiği ve kültürel zenginliğiyle insanı kendine çekiyor.
‘Sakarya’ adının Frig tanrılarından biri olan ‘Sangari’den geldiği söylenir. İçinden geçen ırmağın adıyla anılır. Bu ırmağın adı Helenistik çağda ‘Sangarios’ olarak söylenir, zaman içinde ‘Zakharion’ ve ardından ‘Sakarya’ olarak günümüze gelir. Sakarya’nın geçmişi, bulunduğu verimli toprakları da dikkate alırsak, çok eskilere gidebilecek gibi görünse de tam da öyle olmadığını görüyoruz. Bilinen ilk tarihi Hititler’e kadar uzanır. Ardından sırasıyla Frigler’in, Lidyalılar’ın, Persler’in, Makedonyalılar’ın, Bitinya Krallığı’nın, Roma İmparatorluğu’nun, Büyük Selçuklu Devleti’nin, Bizanslılar’ın ve Osmanlı Devleti’nin egemenlik alanına girer.
Bithynler Krallığı’na ait ‘Bithynia’ olarak bilinen bölgenin içinde yer alan Sakarya, tarihin en erken dönemlerinden beri önemli bir ulaşım ağı hattı üzerinde bulunur. Nikomedia’dan başlayıp Phrygia, Kappadokia ve Suriye sınırına uzanan yolun üzerinde olan bölge, bir geçiş yeri konumundadır sadece. Bithynia bölgesi civarında Herakleia Pontika (Karadeniz Ereğlisi), Prusias Ad Hypium (Düzce Konur Alp Köyü), Bithynion (Bolu civarı), Nicomedia (İzmit), Nikaia (İznik), Prusias Ad Olympus (Bursa) ve Astakos farklı yerleşim yerleri olsa da; Sakarya’nın bugünkü sınırları içinde kalan alanlarda erken dönemlerde bir yerleşme yeri görünmüyor. Muhtemelen saldırıya ve işgallere açık bir coğrafi koşullar barındırmasının da yerleşme üzerinde etkisi vardır. Yalnız Sakarya yakınında bulunan Tarsis veya Tarsie (Akyazı), Malagina ve Sapon’da (Sapanca) seyrek olarak da olsa yerleşimlere rastlanıyor.
Osmanlı ile birlikte ilk yerleşmeler
Bölgenin Türk egemenliğine geçişi, 13’üncü yüzyıla Osmanlı ile birlikte gerçekleşiyor. Yerleşik düzene geçen Türkmen aşiretlerinden Yörükler’in yaşadığı bir köy konumundadır. Sakarya Nehri’nin iki kolu olan Sakarya ve Çark Suyu arasında kalan bir adacık konumundadır ve işte bu nedenle ‘Ada’ olarak anılır. Bölge halkının yetiştirdiği ürünleri sattığı bir pazar olarak gelişmesi, zaman içerisinde ‘Ada Karyesi’ ve ‘Adapazarı’ olarak anılmasına neden olur. 1837-1954 yıllarını kapsayan Osmanlı ile Cumhuriyet dönemleri arasında kasaba statüsündedir. Uzun yıllar Kocaeli Sancağına bağlı bir kaza olan Adapazarı, 22 Haziran 1954 tarihinde 6419 sayılı kanunla Kocaeli ilinden ayrılır ve ‘Sakarya’ ilinin merkez ilçesi olur. 2000 yılında büyükşehir statüsü alan, 2004-2008 yıllarında da ‘Adapazarı Büyükşehir Belediyesi’ olarak anılan kentin adı, 2008 yılından sonra ‘Sakarya Büyükşehir Belediyesi’ olarak değiştirilir.
Marmara Bölgesi’nin parlayan yıldızı
2018 yılı itibariyle 1 milyonu aşkın nüfusuyla kent, zamanın ruhuna uygun olarak hızlı gelişen ve kalkınan illerimiz içinde yer alıyor. Kuşkusuz gelişen sanayisinde Marmara Bölgesi’ne açılan bir kavşak noktasında yer almasının da etkili olduğu söylenebilir. Ki, uluslararası kara ve demiryollarının geçiş noktası içinde kalan Sakarya’nın Marmara Bölgesi’nin parlayan yıldızı olarak görülmesinde ulaşım noktasında sunduğu avantajın da önemli bir payı var. Sakarya, bulunduğu bölge içinde Kocaeli’den sonra bölge ekonomisine en fazla katkının yapıldığı iller arasında geliyor. 2019’un ilk 7 ayı verilerine göre Doğu Marmara bölgesi içinde 3 milyar 209 milyon dolarlık ihracatı ile öne çıkıyor.
Kentleşme
Gelişen sanayi yapısı özelliğiyle Türkiye’de göç alan illerimiz arasında olması, kentleşme yapısına da etki etmiş durumda. Sakarya’nın Taraklı ve Geyve gibi bazı ilçelerinde geleneksel Osmanlı dönemi yerleşim yapıları bulunduğu gibi, önceki dönemlerde bölgeye hakim olan Bizans yapısı eserlerine de rastlanıyor.
Bölgenin yapılaşma sürecine etki eden bir başka önemli hadise, 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Marmara Depremi’dir. Depremin yarattığı yıkım, kentin kentleşme sorununu önemli bir gündem haline getirmiştir ve bir takım adımlar atılmıştır da. Fakat bugün gelinen nokta itibariyle atılan adımların tatmin düzeyi, sanırım ülkemizin tamamında altılan adımlardan çok da farklı bir düzeyde değil.
Tarihi güzellikleri
Sakarya, geçmişten bugüne gelen çok sayıda tarihi yapı ve tarihi eserleri içinde barındırıyor. Bölgenin en belirgin özelliklerinden biri farklı derelere, çaylara, nehirlere ev sahipliği yapması. Akçay Deresi, Aksu Deresi, Arabacılar Deresi, Bıçkı Dere, Bikçi Deresi, Çarksuyu Çayı, Çin Deresi, Gücücek Deresi, Hisar Deresi, İkisu Deresia, Kancalar Deresi, Kanlıçay Deresi, Karacasu, Kayaboğazı Deresi, Kunduz Deresi, Kurtköy Deresi, Lahna Deresi, Maden Deresi, Melen Çayı, Mudurnu Çayı, Sarıcaarı Deresi, Sazcı Deresi ve Sondere, bölgeden geçen akarsular arasında bulunur. Bu da geçmişten bugüne nehir üzerlerinden geçişi sağlayacak farklı mimari ve mühendislik özelliklerine sahip köprülerin inşa edilmesine neden olmuş. Melas Çayı üzerinde bulunan Erken Bizans döneminin Anadolu’daki en görkemli anıtsal yapılarından biri olan Justinianus Köprüsü, Bizans İmparatoru Justinianus tarafından M.S. 558-560 yıllarında yaptırılmış 12 kemerden oluşan bir taş köprü. 365 metre uzunluğunda, 9,85 metre genişliğinde olan köprü, 2018 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne alınmış durumda.
Sakarya Nehri üzerinde bulunan ve büyük kesme taşlardan 150 metre uzunluğunda 5,60 metre genişliğinde yapılmış II. Beyazıd Köprüsü de, dönemin mimar ve mühendisi Fakir Abdullah tarafından on dört ayak üzerine inşa edilmiş. Köprü, genel görünüşü itibariyle Osmanlı süsleme sanatının anlayışını yansıtıyor.
Yine bölgenin bir başka önemli köprüsü de Atatürk’ün emriyle yaptırılan Sakarya Köprüsü’dür. Her biri 35 metre açıklığında üç ayağa sahip olan ve 108.60 metre uzunluğunda, 4.80 metre genişliğindeki köprü, betonarme Bowstrink tipinde inşa edilmiş.
Doğal güzellikleri
Kentin dogal güzelliklerinin simgelerinden biri Sapanca, bir diğeri de Taraklı’dır. Sakarya’nın en önemli doğal güzelliklerinden biri olan Sapanca Gölü ile de ilgili bir takım düşünceler olmuş. Bölgede yaşanan depremler ve sel felaketleri sonucunda Sapanca Dağı’nın akarsuyun önünü kapatmasının ardından Sapanca Gölü’nün oluştuğu söylenir. Yine Kanuni Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a İzmit Körfezi’ni Sakarya Nehri vasıtasıyla Sapanca Gölü’ne bağlama planı, tarih kitaplarında yer alır.
Tarihi İpekyolu güzergâhında bulunan ve adını şimşir taraktan alan Taraklı ise, ses ve çevre kirliliğinden uzak olan yapısıyla bilinir. Taraklı’nın bir başka özelliği de 94 adet tescilli sivil mimarlık örneği bina ve 8 adet doğal kültür varlığı ile Osmanlı ahşap mimarisinin en güzel örneklerini barındırıyor olması. Mimar Sinan’ın Taraklı’da yaptırdığı 493 yıllık Yunus Paşa Camisi de yanında yaptırılan hamamdan döşenen alttan ısıtma tesisat tekniğinin yapıda bir mimari unsur olarak kullanılması ile dikkat çekiyor.
Kaplıca ve yaylalar turistler için çekim alanı
Yine bu bölgedeki Hacıyakup Paşalar Köyü’nde bulunan Bizans döneminden kalma kil hamamı kaplıcaları da tercih edilen tarihi mekanlardan. Bol oksijenli havası ve soğuk içme sularıyla doğal bir tedavi merkezi olarak görülen Karagöl Yaylası da, havası ve doğal güzellikleri ile doğa yürüyüşçüleri için tercih edilen doğal alanlardan biri. Karagöl Yaylası, son yıllarda sadece yürüyüş alanları ile değil, yamaç paraşütü, yürüyüş ve kamp meraklıları için de tercih ediliyor. Nisan ayından itibaren burası çok sayıda yerli yabancı ziyaretçinin kamp alanı haline geliyor. Bu da bölge halkının kurulan pazar alanlarında yüzyıllardır süren geleneksel el sanatlarını bölgeyi ziyaret edenlere sunma imkanı verirken, küçük de olsa yöre halkı için bir ekonomi yaratıyor.
Görülmesi gereken tarihi yapılar ve eserler
Kentte yerli ve yabancı ziyaretçiler için çok sayıda eser bulunuyor. Bu eserlerin kimisini müze gibi kapalı alanlarda kimisini de doğal ortamlarda görmek mümkün. Harmantepe Kalesi, Deprem ve Kültür Müzesi, Ağa Camii, Beyaz Kum Zambağı, Bosna Şehitliği, Büyükesence Orhan Camii, Çark Değirmen, Taraklı Çınar Ağacı, Doğançay Şelalesi, Harkköy Şelalesi, Harmantepe Kalesi, Hasan Fehmi Paşa Camii, Hıdır Dede Türbesi, II. Beyazıd Köprüsü, Justinianus Köprüsü, Karaca Ahmet Sultan Türbesi, Karakamış Türbesi, Karıncalı Dede Türbesi, Keremali Türbesi, Mecidiye Şelalesi, Orhan Camii, Özel Ali Fuat Paşa Kuva-i Milliye Müzesi, Paşalar Kalesi, Rahime Sultan Camii, Rüstempaşa Camii, Sakarya Köprüsü, Sakarya Müzesi (Atatürk Evi), Sakarya Şehitliği, Seyifler Kalesi, Sinan Bey Zaviyesi Elvanbey İmareti, Soğucak Şelalesi, Şeyh Müslihiddin Camii, U20 Batık Denizaltı, Vecihi Kapısı ve Yunus Paşa Camii görülmesi gereken tarihi eser ve kültür varlıkları arasında öne çıkıyor.
Tarihi ve doğal güzellikleriyle çeşitliliği yüksek bir kent
Sakarya, gezilecek yer itibariyle çok fazla tarihi eser, kültürel yapı ve doğal alan bulunduruyor. Bu anlamda belki de görüp görebileceğiniz en fazla çeşitliğe sahip bir kent. Yenikent Park, Acarlar Longozu, Acelle Yaylası, Belengerme Yaylası, Çadır Gölü Orman İçi Dinlenme Yeri, Çark Mesire, Çiğdem Yaylası, Davlumbaz Yaylası, Dikmen Yaylası, Gölpark, Güzlek Yaylası, Harkköy Kanyonu, Hasan Fakı Göleti, Hıdırlık Mesire Alanı, İl Ormanı Mesire Alanı, İnönü Yaylası, Karagöl Yaylası, Kentpark, Kırca Yaylası, Kirpiyan Yaylası, Kuloğlu Yaylası, Kurtköy Baraj Gölü, Kuzuluk Orman İçi Dinlenme Yeri, Küçük Akgöl, Küçük Boğaz Gölü, Maden Deresi-Şelalesi ve Mesire Alanı, Ormanpark, Poyrazlar Gölü, Reisler Okçular Gölü, Saklıgöl, Sarıgöl Mesire Alanı, Sapanca Gölü, Selman Dede Mesire Alanı, Soğucak Yaylası, Sultanpınar Yaylası, Sulucaova Yaylası, Taşkısığı Gölü, Turnalı Yaylası, Yanık Yaylası, Yenimahalle (Sakarya Nehri Ağzı) kentte görülmesi gereken park, yayla, mesire alanı, göl gibi doğal güzelikler arasında sayılabilir.
Yöresel yemekler
Sakarya’da öne çıkan yöresel yemeklere bakacak olursak; bu kültürün göçmen kültürünün de etkisi altında kaldığını da görebiliyoruz. Islama Köfte, Dartılı Keşkek, Erikli Kuru Lop Soğan, Abhaz Pastası, Boşnak Böreği, Dartı, Çene Çarpan, Çılbır, Un Helvası, Cevizli Lokum, Gözleme, Pirinçli Kabak Tatlısı, Hayır Pilavı, Lahanalı Tarhana Çorbası, İncir Uyuşturması, Karagözlü Dımbıl, Holdan (Kaldırek), Gıvırma, Yumurtalı Ispanak Oturtma, Dartılı Gulak, Erişteli Yeşil Mercimek, Ebegümeci Mancarı, Borani Yemeği, Tavuklu Çizleme, Pıt Pıt Yemeği, Gürcü Sarması, Yumurtalı Patates Oturtma, Ispanaklı Pide gibi birçok yerel lezzetten söz edilebilir.
Geleneksel el sanatları zenginliği
Sakarya’da yöresel unsurları içeren bir sürü geleneksel el sanatı bulunuyor. Nişan ve düğünler için yapılan süslü süpürgeler; Osmanlı Dönemi Türk Mimarisi’nin en güzel örneklerinin sunulduğu maketten yapılma Taraklı evleri; şimşir, gürgen, armut ve ceviz ağacından yapılma taraklar; şimşir ve kayın ağacından yapılan kaşıklar; Kayalar Memduhiye Köyü’nde biçim ve işleme zenginliği ile yapılan bastonlar; Taraklı’da yaşayan Abdallar’ın işlediği sıcak demircilik; Uzun Çarşı’daki dükkanlarda ve Orhan Camii’nin yanında bulunan ‘bakırcılar içi’nde yaşatılan bakırcılık; hediyelik eşya olarak üretilen minyatür semerler; 93 Harbi ile gelen muhacirlerin yaşattığı çömlekçilik; saz, söğüt, ceviz ve fındık dallarından örülerek yapılan sepetler; Sapanca ve Adapazarı-Abalı çevresinde Romanlar tarafından yapılan hasırcılık; Adapazarı-Uzun Çarşı’da ve Taraklı’da yapılan pabuçculuk; Balkan muhacirlerinin sürdürdüğü yorgancılığın yanı sıra Türk el işlemeciliği, kumaş dokumacılığı, kilim dokumacılığı ve saraçcılık Sakarya’ya ait geleneksel el yapımı sanatı için örnek teşkil ediyor.
Bölgedeki ekonomik yapısı ile tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü bir konumda bulunan Sakarya, bugünkü koşullar altında, eskiden olduğu gibi sadece bir geçiş güzergahı kenti konumundan sıyrılmış bir kent. Tarihi yapıları, doğal güzellikleri ve bugün itibariyle kendine ait kültürel değerler yaratmayı başarmış bir kent.
Kaynak:
https://sakarya.ktb.gov.tr/
https://sakaryarehberi.org/
www.sakarya.gov.tr/
www.sakarya.bel.tr
www.satso.org.tr/
www.cografya.gen.tr/
https://yerelkultur.org/
www.sehirhafizasi.sakarya.edu.tr/