Mutluluk bulaştıran bir bayi… Canpa

İçten Sayın | 6.05.2019

Dalsan’ın Ankara bayisi Canpa Yapı ve İzolasyon Malzemeleri, tüm iş modelini  çalışan ve müşteri memnuniyeti üzerine kurmuş bir firma. 1985’te kurulan Canpa, Ankara’nın yanı sıra İstanbul’da da yapı sektörüne yönelik malzeme çözümleri sunuyor. Temelden çatıya kadar su, ısı, yangın yalıtımını içeren tüm malzeme satışının yanı sıra su yalıtımı uygulamaları da gerçekleştiriyor. Sürdürülebilirlik esaslı iş modeli Canpa’nın en temel değerleri arasında yer alıyor. Çalışan odaklı yönetim anlayışı ve insani dokunuşu yüksek bir kurum kültürüne sahip olması ve bu yaklaşımını tüm faaliyetlerine yansıtmayı başarmış olması, Canpa’ya 2018’de Great Place to Work Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘Türkiye'nin En İyi İşverenleri’ araştırmasında ‘Türkiye’nin En İyi İşverenleri Ödülü’nü getiriyor. 

Canpa ile röportaj yapmak, başarılarının arkasındaki fikirleri öğrenmek için firmanın yöneticilerinden Burcu Ayboğa ve Celal Kocaoğlu ile bir araya geldik. Canpa’da 11 yılını dolduran Burcu Ayboğa, işletme mezunu. 12 yaşında bir oğlu var. Canpa ile tanışmadan önce başka bir izolasyon firmasında çalışmalar yapmış. İstanbul’da Yapı Endüstri Merkezi’nde verilen izolasyon eğitimlerine katılmış. İstanbul Teknik Üniversitesi hocalarından yalıtıma dair dersler almış ve ardından bu mesleğe gönülden bağlanmış. Ayboğa, teknik konular üzerinde uygulama ve satış çalışmaları içinde  bulunmanın keyifli olduğunu anlatıyor. Ardından Canpa’da işe başladıktan sonra hem mesleki hem de kişisel gelişim eğitimleri alarak, bu alana daha da bağlandığını söylüyor. Yönetici koçluğu eğitim aldıktan sonra Canpa’da son 5 yıldır yönetici pozisyonunda görev yapıyor. 

Celal Kocaoğlu ise Dalsan için tanıdık biri. 8 yıl önce Dalsan’da çalışmalar gerçekleştirmiş olan Kocaoğlu, daha da öncesinde yapı alanında üretim yapan birçok firmada çalışmalar yürütmüş. Evli ve iki çocuk babası olan Kocaoğlu, Canpa’da son 2 yıldır görev yapıyor ve yoğunluklu olarak Ankara ile İstanbul arasında çalışmalarını sürdürüyor. 

Burcu Ayboğa, 1985’te Ankara’da Mehmet Özcan tarafından kurulmuş olan Canpa’nın 12-13 yıldır Murat Özcan yönetiminde çalışmalar yürüttüğü bilgisini paylaşıyor. Ankara’da ve İstanbul’da 40’ın üzerinde personeli içeren sıcak proje takibi yapan satış ekibi ve konut, okul, hastane gibi büyük projelerde görev yapan uygulama ekibi ile çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Ayboğa, inşaat teknikeri, mühendis ve mimar kadrolarıyla Ankara ve İstanbul başta olmak üzere 30’u aşkın şantiyede projelerde uygulamalar gerçekleştirdiklerini, konutların temel ve teras projelerini yürüttüklerini ifade ederken; Celal Kocaoğlu ise, Elazığ’dan Bodrum’a kadar uzanan geniş bir alanda bulunan Şehir Hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’nın entegre tesisleri, Emniyet Müdürlükleri, konutlar gibi birçok projede su yalıtımı ağırlıklı uygulama çalışmaları gerçekleştirdiklerini söylüyor.  

Canpa, kuruluşundan bu yana istikrarlı bir büyüme gösteriyor... Canpa’yı bugüne taşıyan temeller neyin üzerine kurulu? 

BA: Aslında her firmanın bir karakteri vardır. Canpa, kurulduğundan bu yana disiplinli ve özverili bir çalışma yürütüyor. Canpa ailesine yeni katılan her bir çalışanımız, buradaki özdisiplinimizin farkına varıyor. Ticaretimizi çok düzgün yapıyoruz. Sınırlarımızı karşımızdaki firmalara aktarırken çok düzgün bir şekilde yapıyoruz.    

Canpa’yı farklı kılan özellikler konusunda neler söylenebilir?

BA: Her şeyden önce bir karakterimiz ve belli prensiplerimiz var. Karakterimize uygun ticaret yapıyoruz. Bir aile firması olmasına rağmen, kurumsal yapısını da oluşturmuş bir firmaya sahibiz. Şirketin birim yöneticileri, orta düzey yöneticileri, satış sorumluluları, uygulama mühendisleri, muhasebe-finans yöneticileri ve genel müdürü olan bir firmayız. Sektörde bizi biz yapan özelliklerimiz bunlar. Canpa’nın başarısını da buna borçlu olduğunu düşünüyorum.   

CK: Canpa, Mehmet Bey’in İZODER’in kurucu başkanı olduğu döneme uygun bir şekilde kurulmuş, hesap verebilirlik, şeffaflık ve sürdürülebilir bir planlamayı esas alan bir altyapıya sahip, prensipleri ön planda olan bir firma. Bugün geldiği nokta itibariyle bir takım temel değerleri dikkate alarak hem çalışan mutluluğunu hem de müşteri memnuniyetini esas almış bir çalışma prensibine sahibiz. Mehmet Bey’in 1985’ten bugüne getirdiği vizyon ve Murat Bey’in de bugünün ulaslararası insan kaynakları standartlarını dikkate alarak temellendirdiği yapı, beraberinde başarılı bir süreci getirmiştir.   

Canpa’daki yaşanan bu değişim nasıl oldu?

BA: 2014 yılında çok fazla eleman sirkülasyonu yaşıyorduk. Çünkü X ve Y Kuşağı çatışmaları çok fazlaydı. Satış pozisyonundaki arkadaşlarda transferler söz konusuydu. Bu süreç içinde, hiçbir çıkar hesabı gözetmeksizin, verilen koçluk eğitimleri ile ciddi bir insan kaynağı yatırımı yaptık. Eğitim verdiğimiz çalışanlarımız hem kendilerini geliştirirken, hem de yaptıkları işe dair kendilerini donatma fırsatı yakalıyorlardı. Ancak tüm bunlar eleman sirkülasyonunun önüne geçmekte yetersizdi. Bunun önüne geçmek için bir takım çalışmalar yürütmeye başladık. Ve bir iş çıkışı tüm personelimizle bir akşam yemeği organize ettik. Bu buluşmada tüm çalışanlarımızdan bizi birbirimize bağlayacak temel değerlerimizin ne olabileceği konusunda fikir yürütmelerini istedik. Bu çalışma sırasında 60’a yakın temel değerler belirlemiş olduk. Ardından bunları sadeleştirerek 12 tane temel değere ulaştık. Burada ortaya çıkan sonuçlar bize önce iç müşteri, yani çalışan memnuniyetinin temel bir öncelik olduğunu gösterdi. Böylece ‘Mutlu Çalışan’ konsepti ortaya çıktı. Bu, pazardaki rakiplerden ayrışmanın ve farklılaşmanın da temelini oluşturdu. Bu şekilde eleman sirkülasyonunu yüzde 1’in altına düşürmeyi başardık. 

Nedir bu değerler?

BA: Söylediğini yap, her ne pahasına olursa olsun… Müşteri gibi değil, dost gibi yaklaş… Öğrenmeyi ve gelişimi sev... Eğlenceli birşeyler üret hatta biraz muzur olsun… Müşterilere ‘Vav!’ dedirtecek hizmet sun… Hatalarını kabul etmeyi sev… Kendi işinin patronu gibi karar al… Dokunduğun herşeyi sürdürülebilir yap... Mütevazı ol; egosu küçük kalbi büyük kal… Teknolojik inovasyonun öncüsü ol... Değişimi sahiplen ve öncüsü ol... Ekip arkadaşının elini hiç bırakma... 

CK: Tüm bunları bir araya getirdiğinizde aslında toplumun temel değerlerinin modernize edilmiş ve bugüne uyarlanmış halini görürsünüz. Bu şekilde olduğunda bunu içselleştirebiliyorsunuz. 

“Canpa’yı Canpa yapan prensiplerimizdir” diyorsunuz. Bu noktada tercih ettiğiniz tedarikçiler için de benzer kaygılar taşıyor musunuz?

BA: Kesinlikle. Bizler müşterilerimize karşı tedarikçilerimizle aynı cephedeyiz. Dolayısıyla aynı dili konuşmamız lazım. Bizim birbirimizi anlamamız alzım. Canpa olarak prensiplerimizden ödün vermedik. Bize uygun firmaların bayiliklerini veya distribütörlüklerini aldık. Bizim gibi düşünen firmalarla çalışmayı tercih ediyoruz. Eğer aynı dile konuşamıyorsak, ticaret de yapamıyoruz. Kaliteden hiçbir zaman ödün vermedik. Dalsan da bu sektörde öncü olan ve lider olan bir firma. Yeni ürünler sürekli Dalsan’dan çıkıyor. Bu tam da bizim kriterlerimize uygun. 

Canpa’nın Dalsan ile tanışması ne zaman ve nasıl oldu? 

BA: Aslında Dalsan ile çalışmamız çok daha eskiye dayanıyor. Kısa bir süre Dalsan’ın bayiliğini yapmıştık. Ancak sonrasında ara bir dönem oldu. Ardından Dalsan ile işbirliğine son 3 yıldır yeniden başlamış olduk. 

Neden Dalsan?

BA: Öncelikle Dalsan’ın iş yapma biçimi, sevkiyat süreci, bölge satış ekibi ve teknik kadrosunun yapısı belirleyici. Her şey bir bütün olarak ve bir düzen içerisinde ilerliyor ve bize çok hızlı bir dönüş yapılıyor. Aslında bizim işimizin en önemli kısmı, bizim sahadan satış yapmamızı en çok güçlendiren kısmı hızlı dönüş alabilmemiz. Bir fiyat sorduğumuz zaman, Dalsan’dan aldığımız fiyatın iyi bir fiyat olduğuna emin oluyoruz. Ayrıca, sadece  malzemenin satışı değil, arka planda teknik ekipten istediğimiz bilgileri de alabiliyoruz. Sonuçta teknik ürün satıyorsunuz. Çünkü asma tavan sistemlerini kolay bir şekilde öğrenmek, bunların satışını yapmak bir anda olmuyor. Burada Dalsan’ın teknik ekibi bu konuda bizlere çok yardımcı oluyor. Dalsan’ın sevkiyat bölümü dahi bizi bir anda ön plana çıkarabiliyor. Ürün stoklarını çok kolay öğrenebiliyoruz. Tüm bunlar, daha uzun yıllar Dalsan ile çalışacağımızın işaretlerini veriyor. 

Sanırım burada Dalsan’ın temsilcilerinden çok bayilere sunduğumuz satış modülünden söz ediyorsunuz…

CK: Aslında burada her ikisinin de sunduğu avantajlardan söz edilebilir. Yalıtım ürünleri, levha grupları gibi birçok farklı ürün bazında, ürün tedarik ettiğimiz 15’e yakın kanal var. Dolayısıyla bizler için satış ve teknik hizmet konusunda bize hızlı dönüş yapabilen, sistemiyle bizleri temsil edebilen firmalardan destek almak önemli. BoardeX, MAXICOAT gibi ürün portföyü açısından da sektöre öncülük yapan Dalsan, jenerik markalarıyla anılan, yerli üretimiyle birçok firmaya örnek olan, devamlı değişen personeliyle değil de oturmuş bir altyapısı ile bizlere hizmet eden bir firma. Bu da sistemle bütünleşince bizlerle olan ilişkiyi hem iletişim boyutuyla hem de sistemsel boyutuyla destekliyor. 

Dalsan’ın hangi ürün gruplarını daha çok satıyorsunuz? Yalıtım odaklı bir firmasınız nihayetinde… Dalsan bayiliği kararında BoardeX’in etkisi çok fazla diyebilir miyiz?

CK: Muhakkak ki BoardeX, ürün portföyümüzde önemli bir yer tutuyor. Ancak biz birkaç markayı denemiş bir şirketiz. Biz, Dalsan’ı tüm ürün grupları için ihtiyaçlara cevap verebilen bir marka olarak görüyoruz. Biz farklı ürün gruplarını ürün portföyümüzde bulunduran ve dolayısıyla su, ısı yalıtımı gibi ürün tedariği yapan başka birçok firmanın bayiliğini yapan bir firmayız. Uzmanlık alanımız alçı ve alçı levha ürünleri olmasa da, Dalsan ile birlikte bu alanda önemli bir gelişim gösterdiğimizi söyleyebiliriz. Müşterinin alçı ve alçı levha grubuyla ilgili tüm ihtiyaçlarını çözebilmemizi sağlıyor. Bugün alçı, alçı levha, BoardeX ağırlıklı olarak gitsek de, MAXICOAT ürün talebi oluştuğunda da müşterimizi bu ürünlere yönlendirebiliyoruz.  

Dalsan ürünlerine yönelik uygulamalar da var mı iş sürecinizde? 

CK: Biz sadece temelde, perdede ve terasta su yalıtımı uygulaması yapıyoruz. Alçı, alçı levha alanında ise sadece satış yapıyoruz. Ancak müşterilerimizden gelen teknik sorulara yönelik, uygulama haricinde teknik destek sunabiliyoruz. 

Siz tedarikçilerinizle, kendi alt bayilerinizle veya müşterilerinizle nasıl ilişki kuruyorsunuz?

BA: Canpa’nın marka bilinirliği ve güvenilirliği hem Ankara hem de İstanbul’da oldukça yüksek seviyede. İhaleleri yeni almış firmalara direkt ulaşıyoruz ve satış sorumlusu arkadaşlarımızla birlikte onlara ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Böylece bu projelerde temel aşamasında giriş yapıyoruz.  Üst yapı ortaya çıktıkça da, projenin diğer işlerinde kullanılacak ürünlerin satışı için teklifimizi yapıyoruz. 

CK: Canpa; ürün satış noktasında Ankara, İstanbul, Kocaeli, Adapazarı ve civarında bulunan geniş bir bölgede satış ve pazarlama faaliyetleri yürütüyor. Uygulama kısmında ise Elazığ’dan Bodrum’a, Konya’dan Manisa’ya ve Kütahya’ya kadar Türkiye’nin birçok yerinde yalıtım uygulamaları gerçekleştiriyoruz. Buralarda bulunan şantiye şeflerimizle operasyonları yürütüyoruz. 

Kapınızda kocaman ‘Mutluluk bulaşıcıdır’ yazıyor… Bu mutluluk halini, etrafınızda bulunan tedarikçi ve müşterilere nasıl bulaştırıyorsunuz? 

CK: Düzenlediğimiz eğitimler ve etkinlikler kanalıyla insanlarla bir araya geliyoruz. Geçen yıl Ankara’da belki de uzun bir süredir yapılmayan streetball etkinliği yaptık. Kamu idareleri temsilcilerini, müşterilerimizi ve tedarikçilerimizi etkinliğimize davet ettik. İstanbul’da tedarikçilere teşekkür gecesi yaptık. Tüm tedarikçilerimizi toplayıp kendilerine teşekkür etmek istedik. Plaketler verdik.

BA: Uzun yıllar önce, yıl sonu değerlendirme toplantılarımızı kıyısı olan kentlerimizde gerçekleştiriyorduk. Sonra bütçemizi her ay bir etkinlik gerçekleştireceğimiz bir şekilde 12 aya böldük. Farklı departmanlarımızla farklı etkinlikler yapmaya başladık. Yaptığımız bütçelerle eğlenceli ve yaratıcı etkinlikler oluşmaya başladı. Bir gün Meksika Gecesi yaptık. Buraya çalışanlarımızın aileleri, müşterilerimiz ve tedarikçilerimiz geldi. 23 Nisan’da piknik ve uçurtma şenlikleri düzenledik. At ve seyis getirdik, çocuklarımızı atlarla tanıştırdık. Karaoke geceleri yaptık. Çok güzel iftarlarımız oldu. Yılbaşında kostüm partileri yaptık. Kimi arkadaşlarımız ‘Batman’, kimisi ‘Süpermen’, kimisi de ‘Fatih Sultan Mehmet’ kılığında partiye katıldı. Bir süre sonra bu buluşmalarımız tüm Ankara ve İstanbul’da konuşulmaya başlandı. Sonra bize “Bu ay ne yapıyorsunuz?” diye sormaya başladılar. Tüm bu etkinliklerde çok hoş iletişim kuruluyor. Hem kendimiz eğlenirken, hem de müşterilerimizi ve tedarikçilerimizi de eğlendiriyoruz. Y Kuşağı ile çalışıyoruz. Y kuşağını standart mesai saatleri ile sabah 8.30, akşam 18.00’da full konsantrasyon ile çalıştırmak çok zor. Biz onları çalıştırmanın yolunu bulduk. İsteyen sıkıldığında elektrikli bisikletle çıkıp dolaşabiliyor. İsteyen yürüme bandında hem yürüyüp hem de bilgisayarıyla çalışabiliyor. 

Aşırı ciddi toplantı odamızda bile bilardo, pinpon, dart ve bilgisayar oyunları oynayacağımız alanlar var. Masaj koltuğumuz var.  İnsanlar bizim şirketimizde ‘pazartesi sendromu’ yaşamıyorlar.  Arkadaşlarını özlemiş bir şekilde işe geliyorlar. Çünkü biz burada hem eğleniyoruz, hem de mutlu bir şekilde çalışıyoruz.. 

CK: Kartvizitlerimizde ‘genel müdür’, ‘müdür’, ‘satış müdürü’ gibi ünvanlar kullanmıyoruz. Kartvizitlerimizde ‘iyi insan’ yazıyor. 

Röportajımızın başlığını bulduk sanırım… “Bir garip bayi…Canpa…” 

BA: Evet...  Sıradışı bir bayi olduğumuz söylenebilir. Çok da konuşuluyoruz. “Deli mi bunlar?”, “Bunu da mı yapmışlar?” gibi tepkiler alıyoruz. 

Bazen müşteriye gidip iş konuşulduğunda başka, hiç iş konuşulmadığında farklı tepkiler alınabiliyor…  

Bu tür etkinlikler ve buluşmalarda kurulan ilişkilerin etkisini nasıl görmek lazım? Yeni satış kanalları açılmasında yararı olmuyor mu?

BA: Kesinlikle oluyor. Uzun süre randevu istediğimiz, fakat alamadığımız bir firmanın huysuz bir proje müdürü vardı. Ankara’ya başka bir şehirden gelmiş ve Ankara’da çok mutsuzdu. İlk randevumuza gittiğimizde bizim yüzümüze bile bakmadı. Sonraki randevuda ona iki tane turuncu Japon balığı götürdük ve “Burada yalnızsınız, size arkadaşlık eder” deyince, kahkahayı patlattı. Sonraki süreçte bizi dost gibi gördü. Biz de onu müşteri gibi görmedik. Böylelikle sıcak bir ilişki kurmuş olduk. 

CK: Müşteri profilimizi özel sektör ve kamu bağlantılı olmak üzere ayırıyoruz. Hem Ankara ve hem de İstanbul’da  yaptığımız organizasyonlar satış kanallarımız var. Burada en önemli olan şey, sonuçta müşteri rakam arıyor. En düşük rakamı verenden satın alma eğilimi çok yüksek. Ama bizim aradığımız tek şey var. Müşteri samimiyetle bizimle gelmek istediği noktayı paylaşıyorsa biz onu kazanmışız demektir. Hele ki bizden ürün almadığı zaman üzülüyorsa, müşteriyi daha da fazla kazanmışız demektir. “Etkinliklere beni de çağırın diye size işi veriyorum” diyen proje müdürleri var. Bunlar iş yapmanın ötesinde çok keyifli sonuçlar. Dostluğa çok tesir ediyor. İşin dışında hayatımızı, sıkıntılarımızı, özelimizi konuşuyoruz. Yıllarca çok kurumsal işlerde çalıştım. Hiyerarşik yapılar ve iş odaklı çalışma hayatının, benim üzerimde sert ve nispeten mutsuzluğa iten etkileri oldu. Ancak biz Canpa’da hem çok çalışıyoruz, hem çok eğleniyoruz ve hem de çok güzel sohbetlerimiz oluyor. İnsanlar burada nefes alıyor. Bu da bizim için mutluluk verici bir şey. 

Peki yıllarca hiyerarşik bir düzende aldığınız yöneticilik kültürünü, Canpa’da uygulayamamak şok etkisi yaratmadı mı sizde? 

CK: İzgören Akademi’de çok sevdiğimiz bir hocamız var, Gökhan Hoca… Bir eğitiminde hayata dair güzel bir özdeyiş kullanıyor: “Değiştirebiliyorsan akışı, değiştiremiyorsan bakışı, onu da değiştiremiyorsan yerini değiştir.”  Buraya ilk başladığımda kurumsallaşma ile ilgili ‘hesap verebilirlik’, ‘şeffaflık’ ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramlarını biraz daha dile getirme gereği hissettim. Bunlar iş disiplininde bir tık ileri götürürken, bir süre sonra eğlenceli olmayı öğrendim. Anadolu’da “Çok gülme, ağlarsın” diye bir söz var. Biz iş hayatında -önceki öğretilerin tam tersine- gülümseyerek birşeyler yapılabileceğini, insanlarla farklı alanlarda vakit geçirilirken işin odağıyla buluşulabileceğini öğrendik. Ve bunlardan başarılı sonuçlar da elde edince, hiyerarşi ve ciddiyetin dışında işin eğlenerek de yapılabileceğini öğrenmiş olduk. Bu insanların işe daha istekli bir şekilde gelmesini de sağlamış oluyor. Ki bendeki dönüşüm de bu şekilde oldu. 

Asıl sorun, bu yapıdan başka bir yapıya geçtikten sonra olacak sanırım… 

BA: Kesinlikle, adapte olmak çok daha zor olacaktır. Genelde birçok şirketin içinde yapılan satış toplantılarında personel arasında bir rekabet, kuyu kazmaca vardır. Bizim satış toplantılarımızda ise yaptığmız ilk şey, kişisel ve özel hikayelerimiz üzerinde paylaşımlar yapmak ve bunlara şükretmek. Kitaplığımız var. Kişisel gelişim kitapları alıyoruz. Her ay bir kitap okuyoruz. Kitaptan bazı bölümleri birbirimizle paylaşıyoruz. Daha sonra o kitaptan sonra, takip ettiğimiz projeleri, tahsilatları, operasyonel konuları konuşuyoruz. Yani toplantıya rahatlamış bir şekilde giriyoruz. Toplantılarımızda stres ve bağırışlar yerine, kahkaha sesleri yükseliyor. Her zaman sopa göstermeler etkili olmuyor. 

Peki Dalsan’ın en çok satışından hoşlandığınız ürünü hangisi?

BA: BoardeX

Neden?

BA: BoardeX’i piyasaya ilk Dalsan çıkardı. Ardından diğerleri taklit etti. Bence bir ürünü, pazara ilk kez çıkaran kazanır. Bu tüm ürün gruplarında geçerli. 

CK: BoardeX’in çıktığı tarihte Dalsan’da görev yapıyordum. Dolayısıyla hem duygusal etkilenim, hem de sektörel ihtiyaçlar yönüyle, ben de ‘BoardeX’ diyebilirim. BoardeX, bana göre Dalsan’ın da dönüm noktası oldu. Dalsan, hem teknik ihtiyacı Türkiye’de gideren, Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarının yapıldığı, pazarlama enstrümanlarının  türetildiği ve en nihayetinde müşterilerin “BoardeX istiyorum” dediği bir seviyeye gelinmiş olması Dalsan’ın en büyük başarısı. BoardeX, boyutsal kararlılık, su emme, dış koşullara dayanıklılık gibi birçok avantajı ortaya koyan bir ürün. BoardeX, Türkiye’de üretilip tüm dünyaya örnek oldu ve diğer üreticilere ilham veren bir ürün haline geldi. 

Alçıkart kullanıyor musunuz?

BA: Kullanıyoruz. 

CK: Alçıkart ve benzeri kartlar, sektörde hem çalışanı, hem de alt bayi statüsünde satış yaptığımız insanların motivasyonunu ve marka bağlılığını artıran yapılar. Dolayısıyla alçıkart, çok aktif, çok başarılı bir sistem. Ürünün satışında da bizim açımızdan fark yaratan bir kart. Pazarlama enstrümanı olarak da doğru bir zamanda devreye girdi. 

Son olarak Canpa ve Dalsan işbirliğinin önümüzdeki dönemdeki seyri üzerine neler söylemek istersiniz?  

CK: Canpa, herşeye rağmen sektörde eğitimlerden, etkinliklerden fedakarlık yapmayacak bir yapıya sahip. Dalsan ve Canpa işbirliğinin de önümüzdeki dönemde bu sektöre olan merakımızı daha da artıracağını; hem ciro anlamında hem de su ve ısı yalıtımcısı kimliğimizin yanı sıra, alçı ve alçı levha alanında da sektördeki bilinirlilik anlamında bizi ileriye taşıyacağını düşünüyoruz. Sektörün zor günlerden geçtiği bir dönemde, birlikteliklerin artması lazım. Bu anlamda da Dalsan ailesini etkinliklerde daha fazla görmek istiyoruz.  

BA: Dalsan’ı seviyoruz ve uzun yıllar birlikte çalışacağımıza inanıyoruz.  

test