Milli mimarlığın izinde çağdaş bir mimar… Sedad Hakkı Eldem

| 6.05.2019

Osmanlı dönemi sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerinde ortaya koyduğu mimarlık üslubu, yaklaşımı ve eserlerle çağdaş Türk mimarlığında önemli bir yeri olan mimar Sedad Hakkı Eldem, mimarlık yaklaşımında geleneksel ile çağdaşı bir araya getirerek kendine has, ulusal, aynı zamanda evrensel bir mimarlık üslubu geliştirerek kendi döneminde yeni bir mimarlık anlayışının öncülüğünü yapmıştır. Yaşadığı dönemin çağdaş anlayışlarıyla gerçekleştirdiği mimarlık eserleriyle Türkiye’nin mimarlık birikimine katkı sunarak bir döneme damga vuran bu şahsiyeti, gelin daha yakından tanıyalım…

Diplomat olan İsmail Hakkı Bey ve müzeci Osman Hamdi Bey’in kardeşi Galip Edhem Bey’in kızı Azize Galip Hanım‘ın oğlu olarak doğan Sedad Hakkı Eldem’in yaşamı 20 Aralık 1908 yılında İstanbul'da başlıyor. Eldem’in ilk ve ortaöğrenim yaşamı babasının Marsilya, Zürih ve Münih’te başkonsolosluk görevleri nedeniyle yurtdışında geçer. İlkokulu İsviçre’nin Cenevre kentinde, ortaokulu ise Almanya’nın Münih kentinde bitirir. Eldem, mimarlık mesleği ile lise yıllarında tanışır. Henüz lise öğrencisiyken dönemin mimarisine ilgi duyar ve o dönem yaşayan tanınmış mimarların etkisinde kalır. Essen’deki Krawell Konağı’nın mimarı A. Niemeyer’in tutum ve sanat anlayışı, ona yol gösterir ve bunun için de akademik eğitimine Türkiye’de bugünkü adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde karar kılar. 1924 yılında kaydını yaptırdığı İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nde mimarlık eğitimi alıyor. Akademi’de gerek mimarlık faaliyetleri gerek eğitimci kişiliğiyle Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’deki mimarlığının modernleşme sürecinde etkin rol oynayan isimlerden birisi olan Giulio Mongeri’den ders alır. 

Mimarlık eğitimini 1928 yılında tamamlayan Eldem, üniversite sonrasında da bir ayağı yurtiçinde bir ayağı yurtdışında şeklinde bir yaşam sürer. Lisans eğitimin ardından kazandığı üç yıllık bursla Fransa, İngiltere ve Almanya'da mimarlık pratiğini sürdürür. Bu süreç zarfında, Avrupa’da nam salmış mimarlar olan Auguste Perret, Jansen ve Hans Poelzig ile birlikte mimarlık çalışmaları gerçekleştirir. Yine bir döneme damga vuran ünlü mimar Le Corbusier ile tanışma fırsatı bulur. 

Eldem, mimarlık eğitimini tamamlasa da Akademi ile ilişiğini bitirmez, burada bu sefer eğitimci şapkasıyla devam etmeye karar verir. Eldem,  Türkiye'ye döndükten sonra da bir süre Ankara'da o dönemde yapıda uygulanan betonarme iskelet sistemini uygulayan mimarlık firması Philipp Holzmann ve Giulio Mongeri 'nin bürosunda çalışır. 1932 yılına gelindiğinde Akademi’ye Ernst Egli’nin asistanı olarak girererek GSA’da öğretim üyesi olur. Mimarlık eğitimi, Eldem için üzerinde titizlikle durulması gereken bir meseledir. 1941-46 arasında Yüksek Mimarlık Bölümü başkanlığı yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi'nde mimari proje ve yapı bilgisi alanında mimarlık eğitimi verirken, aynı zamanda İstanbul’da açtığı mimarlık ofisiyle de mimarlık alanı için tasarım ve uygulamada üretimler yapmaya başlar. 

Mimarlık üretimleri

Osmanlı’nın son dönemlerinde dünyaya gelmiş olan Sedad Hakkı Eldem, mimarlık mesleğine duyduğu ilgi nedeniyle olsa gerek, dönem mimarisini çok iyi bilmektedir. Her ne kadar Avrupa’da edindiği modernist mimarlık yaklaşımlarını benimsemiş ve bu mimarlık yaklaşımlarını yurtiçinde gerçekleştirdiği Maçka Firdevs Hanım Evi (1934) ve Yalova Termal Oteli (1934-1937) projelerine de yansıtarak Akademi’nin geleneksel tutumunun karşısında bir mimarlık anlayışı benimsemiş olsa da, zaman içerisinde Avrupa’da savaş öncesi yükselen milliyetçilik akımının karşısında klasik Osmanlı mimarisini öne çıkarmanın da çabası içinde hareket etmiştir. 

Gerek klasik Osmanlı dönemi evleri, gerekse 18’inci ve 19’uncu yüzyıl saray ve köşkleri üzerine derinlemesine çalışmalar yapar. Mimari çalışmalarında geleneksel Osmanlı motiflerini kullanmaktan imtina etmez, tam tersine yaptığı tasarımlarda ana tema olarak bu klasik unsurları bile isteye kullanmayı tercih ederek, klasik Osmanlı motiflerini yeniden gün yüzüne çıkarmaya gayret eder. Eldem, konut, kahve, pavyon gibi alanlarda geleneksel mimarlık biçimlerinin ve öğelerinden; otel, banka, işyeri, yönetim ve eğitim yapısı gibi alanlarda da akılcı-işlevci mimarlık biçimlerini öne çıkarır. 

Geleneksel Türk mimarlığının hafızası 

Genç bir cumhuriyet olan Türkiye’nin mimarlık alanındaki en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul gören Eldem, İkinci Dünya Savaşı öncesinde milliyetçi düşüncenin etkisiyle bir Milli Mimari oluşturmaya girişen genç mimarların hareketini de destekler ve onlara yönelik verdiği ‘Milli Mimari Seminerler’ ile onları geleneksel sivil konut anlayışına yönelik olarak donatır. Ulusal mimarlık yapıtlarına ilişkin araştırma kapsamını genişletmek amacıyla hem İstanbul’da hem de Anadolu’da bulunan sivil konut örneklerini genç mimarlara inceleterek yapıların rölöve çalışmaları yapmalarını sağlar. Eldem’in gerçekleştirdiği bu çalışmalar, Türk mimarlık tarihinin gelişiminin ortaya konması açısından büyük önem taşır. Maçka Taşlık Kahvesi (1948) gibi mimarlık eserleriyle Milli Mimari için önemli bir arşiv çalışması ortaya çıkaran Eldem; Uşaklıgil Konutu (1956-1965), Kıraç Yalısı (1965-1966), Komili Yalısı (1978-1980) gibi örnek çalışmalarıyla klasik Türk sivil mimarisini dönem malzeme teknolojisine uygun olarak modernize eder. 

Mimarlıkta yeni akımların öncüsü

Gerçekleştirdiği eserlerle mimari üslupta yeni bir döneme damga vuran Eldem, II. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin başlangıcı sayılan çalışmalara imza atmıştır. Nitekim ABD’de New York Dünya Sergisi'nde yaptığı Türk Pavyonu(1938-39)  çalışması bunun en önemli referanslarından biridir. 

Sedad Hakkı Eldem, İkinci Dünyası Savaşı’nın bitmesinden sonra yükselen strüktüralizmin etkisi altında kalır. Eldem’in 1948 yılında Emin Onat'la birlikte Sultanahmet’te tasarladığı İstanbul Adalet Sarayı, mimari üslupta yeni bir akılcı işlevci dönem olarak nitelendirilirken, SOM Firması ve Bunshaft ile birlikte 1952'de gerçekleştirdiği İstanbul Hilton Oteli de 1950'lerin serbest, uluslararası nitelikteki dönemin öncüsü olarak kabul görür. Yine Zeyrek Sosyal Sigortalar Kurumu (1962-1964), Atatürk Kitaplığı (1972-1974) gibi mimarlık projeleri de klasik Türk mimarlığı detaylarını da içeren strüktüralist akımın etkisinde gelişir.

Ulusal mimarlık fikirleri 

1940'ta Arkitekt dergisinde yayımlanan ‘Yerli Mimariye Doğru’ başlıklı yazısında ulusal mimarlığın nasıl olması gerektiğine yönelik kuramsal fikirler ortaya koyan Eldem, yaşamı boyunca ulusal mimarlığa yönelik kuramlar ortaya koymakla kalmamış, bunları destekleyecek üretim alanının bizatihi içinde olmuştur. Ve bunu Yalova Termal Oteli (1934-37), Ağaoğlu Evi (1936-37), Tahsin Günel Yalısı (1938), Ayaşlı Yalısı (1938), Safyurtlu Köşkü (1942), Şark Kahvesi (1947-48) gibi projelerini içeren konut, köşk ve yalılarda uygulayarak göstermiştir. Eldem, Emin Onat ile birlikte yaptığı İÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi (1942-44) ve E.Onat, BONATZ ile yaptığı AÜ Fen Fakültesi (1943-45) yapılarında geleneksel öğelere sadece biçimsel ayrıntılarda yer verirken, işleve ise malzeme ve taşıyıcı sistemle destekler. 

Tarihi eserlerin korunması

Eldem’in mimarlık anlayışının temelinde tarihi yapıların korunması ilkesi büyük önem taşır. Ki 1941-1945 yılları arasında tarihi yapıların korunmasıyla ilgili Eski Eserleri Muhafaza Encümeni’nde görev alır. Yine, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Uluslararası Mimarlar Birliği’nde (UIA) de aktif görev alır ve birliğin 1948 yılında Lozan’da gerçekleştirdiği ilk genel kurul toplantısında Türkiye’yi temsil eder. 

Sedad Hakkı Eldem 1962 yılında ise bu sefer Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nda 16 yıl süre zarfınca görev alarak tarihi eserlerin korunması üzerinde önemli bir vazife yürütür. Bu görevi 1978 yılına kadar sürdürür. Yalnız Eldem’in eski eserlerin korunması alanında görev aldığı dönem içinde bazı konularda etkin davranamaması eleştiri konusu olmuştur. ‘Mimari Örgütlenmenin 100. Yılında İki Mimar: Emin H. Onat ve Sedad H. Eldem’ adlı makalesinde, Doğan Hasol, bu noktaya değinir ve “Eski Meclis-i Mebusan Binası’nın Akademi’ye dönüştürülmesi evresindeki tasarım anlayışı ile, korumacılık, eski esere ve tarihe saygı gibi kavramların çok uzağında kalmıştır. Birinci sınıf bir eski eser bambaşka bir yapıya dönüştürülmüştür“ diyerek Eldem’e bir eleştiri getirmesi de bu yaklaşımın mimarlık dünyası içindeki yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Akademiye elveda

Eldem’in Akademi ile olan ilişkisi, 1924 yılından emekli olduğu 1978 yılına kadar devam eder. Eldem, Akademi’de 46 yıl boyunca yapı bilgisi, mimari proje, millî mimari, rölöve ve restorasyon derslerinin yanı sıra  Milli Mimari Seminerleri ile mimarlık yaklaşımlarını ortaya koyar. Güzel Sanatlar Akademisi’nin Mimarlık Bölümü’nde bir süre bölüm başkanlığı yapar. Rölöve ve Restorasyon Kürsüsü'nün yöneticiliğini üstlenen Eldem, 1978 yılında emekli olduktan sonra da bir süre aynı okulda proje öğretmenliğine devam eder. 

Eldem, Türkiye genelinde çok sayıda eser bırakmış bir mimar. Zeyrek'te Sosyal Sigortalar Kurumu Binası (1962-64), Uşaklıgil (1956-65, Emirgan), Kıraç (1965-66, Vaniköy), Sirer (1966-67, Yeniköy), Komili (1978-80, Kandilli), Yalıları ve Rahmi Koç Evi (1975-80, Tarabya) ile Akbank Genel Müdürlüğü Binası (1967-68, Fındıklı), Atatürk Kitaplığı (1973, Taksim), Yıldız Mahallesi (1976-78), Alarko Blokları (1976-79, Maslak) ve Ankara'da Hindistan Büyükelçiliği (1965-68), Pakistan Büyükelçiliği (1964-74) ve Hollanda Büyükelçiliği (1973-77) önemli yapıları arasında yer almaktadır.

Türk sanat tarihine katkı 

Osmanlı dönemi Türk sivil yapı sanatı konusundaki ustalığını hem akademide gerçekleştirdiği araştırmalar, hem de geniş arşivi sayesinde ‘Mimar’, ‘Arkitekt’, ‘Mimarlık’, ‘Güzel Sanatlar’ adlı dergiler için kaleme aldığı makalelerle Türk sanat tarihine büyük bir katkı sunmuş. Eldem’in eski Türk ev, konak ve saray mimarisinin çeşitli tiplerini ortaya koyduğu ilk kitabı Türk Evi Plan Tipleri (1954), Köşkler ve Kasırlar (I-II, İstanbul 1969-1973), Türk Mimari Eserleri (İstanbul 1976), Türk Bahçeleri (İstanbul 1976) ve Köçeoğlu Yalısı-Bebek (İstanbul 1977), Sadabad (İstanbul, 1978), İstanbul Anıları (1979), Boğaziçi Anıları (1979),  Feridun Akozan ile birlikte Topkapı Sarayı: Bir Mimarî Araştırma (1982) ve Türk Evi-Osmanlı Devri (İstanbul I, 1984; II, 1986; III, 1987) adlı son eseri, yazdığı kitaplar arasında yer alıyor. 

Ödülleri

DGSA tarafından 1979’da kendisine onursal doktorluk unvanı verilen Sedad Hakkı Eldem, mimarlık mesleği boyunca ulusal ve uluslararası birçok ödüle layık görülür. Bunlardan en önemli olanları arasında Sedat Simavi Vakfı Mimarlık ve Kent Planlaması Ödülü (1982), Kültür ve Turizm Bakanlığı Büyük Sanat Ödülü (1983) ve Ağa Han Mimarlık Ödülü (1986), Mimarlar Odası Büyük Ödülü (Sinan Ödülü 1988) yer alır. 

Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü 

1986 yılında aldığı ve dünya mimarlık camiası içinde en prestijli ödüllerden biri olarak kabul gören Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü, onun için 80 yıllık yaşamı boyunca yaptığı çalışmaların uluslararası alanda da kabul gördüğünün bir işaretidir. 

80 yıllık çınarın ardından

Türk mimarlık tarihinde bir döneme damga vurmuş olan en önemli mimarlar arasında yer alma başarısı gösteren Sedad Hakkı Eldem, 7 Eylül 1988'de İstanbul’daki evinde aramızdan ayrılır. Arkasında ise Türkiye’de prestijli olarak kabul edilen birçok mimari eser bırakır. En önemli eseri ise 50 yılı aşan akademik hayatı süresince yetiştirdiği mimarlar oldu. 

Gerçekleştirdiği çalışmalarla Türk sivil mimarlığının envanterin ortaya koyan Sedad Hakkı Eldem, Türkiye mimarlık alanı için büyük bir arşiv çalışması ile büyük bir boşluğu doldurmuştur. Ancak 1 Nisan 1948 tarihinde akademide yaşanan yangın, Eldem için büyük bir hüsran olmuş. 

Belgeleme çalışmaları ile Modern Türk Mimarisi'nin gelişimine önemli bir katkı sunan Eldem için mimarlık, aynı zamanda yaşamının da önemli bir parçasıdır. Yaptığı çalışmalar, incelemeler ve gerçekleştirdiği mimarlık üslubuyla Türkiye mimarlık dünyasında derin izler bırakan Eldem, her şeye rağmen kendini aynı dönemde yaşamış meslektaşlarından farklı konumlandırmış ve apayrı bir duruş sergilemiştir. 

Öğrencileri ile birlikte Anadolu'nun çeşitli yörelerinde mevcut sivil mimarlık örneklerinin rölövesini yaparak Türk mimarlık tarihine önemli bir miras bırakan Sedad Hakkı Eldem, hem yurtiçinde hem de yurtdışında edindiği mimarlık birikimini çağdaş ve gelenekseli bir araya getirerek kendi üslubuyla yoğurarak Türkiye’ye özgü çağdaş bir mimarlık geliştirmeyi başarmış öncü isimler arasında yer alır. Gerek yapıları, gerekse arşiv niteliği taşıyan yayınlarıyla, hatta duruşu ve yaşam biçimiyle Türkiye mimarlığının en önemli figürlerinden biri olarak kabul gören Eldem, Türk mimarlık dünyasında bıraktığı izlerle genç nesil mimarlara ilham vermeye ve onlara önderlik etmeye devam ediyor. 

Sedad Hakkı Eldem’in Bazı Mimarlık Eserleri  

Satie İşhanı (1933) 

Başbakanlık Binası (1934-37) 

Yalova Termal Oteli (1934-37) 

Edebiyat ve Fen Fakültesi Binaları (1942-43) 
Amerikan Hastanesi (1943) 

Taşlık Kahvesi (1947) 

Hilton Oteli (1952) 
Zeyrek Sosyal Sigortalar Binası (1962-64) 

Sirer Yalısı (1964) 
Hindistan Sefareti (1968) 

Türk Sefareti Beyrut (1971-72) 

Rahmi Koç Köşkü (1975) 

Atatürk Kitaplığı (1973) 

Yıldız Mahallesi (1976) 
Ayazağa İş Merkezi (1976) 


Sedad Hakkı Eldem’in Yayınları

Türk Evi Plan Tipleri (İstanbul 1954) 
Köşkler ye Kasırlar (İstanbul 1968) 
Türk Bahçeleri (İstanbul 1976) 
KöçeoğIu Yalısı (İstanbul 1977) 
Sâdabad (İstanbul 1977) 
İstanbul Anıları (İstanbul 1979) 
Boğaziçi Anıları (İstanbul 1979) 
Topkapı Sarayı, (F.Akozan ile birlikte) (İstanbul 1982) 
Türk Evi, (3 cilt) (İstanbul 1984)

Kaynak: 

https://www.academia.edu

http://www.arkitera.com

http://www.tsmd.org.tr

http://www.mimdap.org

http://www.mimarizm.com

http://blog.saltonline.org

http://dergipark.gov.tr

http://www.doganhasol.net

https://islamansiklopedisi.org.tr

http://www.biyografya.com

 

 

test