Çanakkale’yi anıtlaştıran mimar… Doğan Erginbaş

Oya Kotan | 20.03.2020

Türkiye mimarlık tarihinde kendine müstesna yer bulmayı başaran Prof. Dr. Faik Doğan Erginbaş’ın hikayesi 1919 yılında öğretmen olan Ali Nihat Erginbaş ve Ayşe Nedime’nin oğlu  olarak Çanakkale’de başlıyor (bazı kaynaklarda doğum yerinin Kahta olduğu yazmaktadır) ve Çanakkale Şehitler Anıtı’nda ölümsüzleşiyor.  ‘Çanakkale Şehitler Abidesi’nin mimarı olarak anılan Erginbaş’ın mimarlık kariyeri, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girmesiyle başlar. Emin Onat, Paul Bonatz, Clemens Holzmeister, O. Safa, M. Gökdoğan gibi döneminin en önemli isimlerinden mimarlık mesleğine yönelik dersler alan Erginbaş, İTÜ Mimarlık Bölümü’nden 1 Haziran 1944 tarihinde ‘55’ sicil numarasıyla mezun olur.  Mesleki yaşamına akademisyen olarak devam etmek ister ve bunun için de mezun olduğu yıl yine aynı okulda asistan olarak göreve başlar. Ardından akademisyenlik kariyerine 1954 yılında doçent olarak devam eden Erginbaş, 1962 yılında profesör ünvanı alır ve emekli olduğu 1977 yılına kadar üniversitede mimarlık eğitimi verir.

Erginbaş, sadece akademisyen veya sadece mimarlık işçisi değildir. Mimarlığın sorunlarının da merkezindedir. Mimarlık meselelerine kafa yoran bir sivil toplum örgütünün de temsilcisidir. 

Mimarlığın gelişmesi ve mesleki dayanışmanın önemine inanan Doğan Erginbaş, Mimarlar Odası kurucu üyeleri arasında da görev yapar. Türk Mimarlar Odası İdare Heyeti, ilk toplantısını 20 Aralık 1954 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi Merkez Binası’nda gerçekleştirdiğinde,  Erginbaş da ‘Muhasip’liğe seçilir ve bilgi birikimini, tecrübesini aktif olarak meslektaşlarıyla paylaşır ve mimarlık dünyası için çabalar. 

Erken Cumhuriyet’in simgesi… İstanbul Radyoevi

Dünya iletişim tarihinde önemli bir rol üstlenen radyonun bulunmasının ardından, ülkemizin en eski ve en büyük radyolarından biri olan İstanbul Radyoevi’nin mekansal tasarımını yaparak Türkiye mimarlık sahnesine çıkar Doğan Erginbaş. 6 Mayıs 1927 tarihinde Sirkeci’de bulunan Büyük Postane Binası’nın bodrum katında programlı radyo yayınına başlamış olan  İstanbul Radyosu’nun stüdyo ihtiyacını karşılamak için 1939 yılında Basın ve Yayın Umum Müdürlüğü tarafından bir proje yarışması açılır. İstanbul Radyoevi için Türk mühendis ve mimarlar arasında açılan mimari proje yarışmasına toplam 74 proje katılır. Doğan Erginbaş, meslektaşları Ömer Güney ve İsmail Utkular ile birlikte bu yarışma için çalışma yapar ve hazırladıkları proje birinci olarak seçilir. Klasik tarzda bir mimari proje ortaya koyan Erginbaş ve arkadaşlarının projesi, Ankara Halkevi’nde ve İstanbul’da sergilenir. Ardından 11 Kasım 1945'te Harbiye’de temelleri atılan ve erken Cumhuriyet dönemi mimarlığının simgelerinden biri olarak kayıtlara geçen İstanbul Radyoevi’nin inşaatı 4 yıl içinde tamamlanır ve 19 Kasım 1949 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından hizmete açılır. 

Türkiye’nin ilk radyoevi olarak tarihe geçen yapı, 4 katlı bina olarak inşa edilirken; zemin kat ve birinci katta stüdyolar, plak ve film alma üniteleriyle program servis büroları, diğer katlarda ise ana kumanda ve kontrol daireleri ile teknik ve idari servis büroları yer alır. İstanbul Radyoevi, içindeki stüdyolarda radyo programlarının gerçekleştirildiği bir yapı olarak hizmetini bugüne değin sürdürür. 

Sade, asil ve görkemli… 

Doğan Erginbaş’ın mimarlık eserleri arasında Cumhuriyetin simgesi olmuş birçok eser vardır. Ancak kariyerindeki en önemli dönüm noktalarından biri, Türkiye mimarlık alanına kazandırdığı eserlerden biri olan Çanakkale Şehitleri Abidesi’dir (Çanakkale Zafer ve Meçhul Asker Anıtı).  1915 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Çanakkale Savaşları'nda şehit düşen 210 bin askerin anısına bir anıt projesi yapılması için Milli Savunma Bakanlığı 1944 yılında bir yarışma açar. O sıralar İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğrenci olan Erginbaş, aynı okulda okuyan arkadaşı ve hemşehrisi İsmail Utkular ile birlikte bu yarışmaya katılmayı çok istemektedir. Fakat öğrenci olması bu yarışmaya girmesine engeldir.  İTÜ’de hocaları olan Feridun Kip’ten yarışmaya girme konusunda yardım isterler. Feridun Hoca da kendi adını kullanarak yarışmaya girmelerine ön ayak olur. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde son sınıfta okuyan iki mimar arkadaşın birlikte yaptığı tasarım, 37 proje içinden ‘sade, asil ve görkemli’ olarak addedilir ve birinci seçilir. 

‘Meçhul Asker için çok asil bir örtü’

Yarışmanın jüri üyeliğinde bulunan ve o dönem Bakanlık Müşaviri de olan Alman Prof. Dr. Paul Bonatz’ın iki genç mimarın gerçekleştirdikleri projesine ilişkin “Çanakkale Zafer ve Meçhul Asker Abidesi müsabakaları Türk mimarları için cidden iftihar edilecek muvaffakiyettir” değerlendirmesi yaparken, yarışmanın jüri raporunda ise “Basitliği, olgunluğu ve çok güzel görünüşü dolayısıyla şaheser bir projedir. Teksif kabiliyeti çok mükemmeldir... Bu abide, Meçhul Asker için çok asil bir örtü şeklidir. Yegâne büyük tesir kudretini haiz, yeni bir şekil ve buluştur. İnşası kolay ve mümkündür” yazıyordu.

Bu başarı, iki genç mimarı çok mutlu etse de projenin hayata geçmesinin önünde bir sürü engel vardır.  Yine de projenin inşaatına 19 Nisan 1954 tarihinde başlanır. Projenin bütünü, mali imkansızlıklar ve bir takım nedenlerden ötürü uzun bir süre hayata geçilememiş olsa da, Milliyet Gazetesi'nin 18 Ocak 1958'de ülke genelinde başlattığı yardım kampanyasında toplanan 1 milyon 686 bin 251 liralık rekor bir yardım parasıyla inşa çalışmaları yeniden başlayan Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin açılışı Anafartalar Zaferi'nin 45’inci yıl dönümüne denk gelen 21 Ağustos 1960 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay tarafından gerçekleştirilir.  

Gelibolu Yarımadası'nda, Çanakkale Boğazı'nın ucunda bulunan Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe üzerinde 62,5 metrekarelik bir alan üzerinde yer alan 41,7 metre yüksekliğindeki Çanakkale Şehitleri Anıtı, üzerinde 25x25 m kaide yer alan ve genişlikleri 7,5 metre olan dört ayak ve bir kubbeden oluşur. Abidenin dört ayağında bulunan sekiz rölyeften denize bakan dört tanesi deniz savaşlarını, karaya bakan dört tanesi de kara savaşlarını anlatır.

İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın izleri

Uzaktan bakıldığında ‘M’ (Mehmetçik) harfi şeklinde görünen ve Roma döneminden beri kullanılagelen zafer takı formunda olan anıt, İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın en önemli özelliklerinden olan simetri kullanımı ve anıtsallık kavramlarına en iyi yansıtan anıtsal örneklerden biri olarak kabul edilir. Doğan Erginbaş, yaptıkları çalışmayı, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve vatanı savunmak için şehit olanları toplu bir şekilde göğe yükselişini temsil eden bir yapı olarak nitelendirir.

Erginbaş ve Utkular’ın birlikte tasarladığı ve Çanakkale Boğazı’nın girişinde İngiliz, Fransız anıtlarıyla bir arada bulunan Çanakkale Şehitleri Anıtı, bugün ülkemizin bir dönem tarihine vurgu yapan, barış ve dostluğu simgeleyen eserlerden biri olarak kabul edilir. 

‘İnsan ve ev’ bağlamında akademik çalışmalar 

Emekli olduğu 1977 yılına kadar akademik çalışmalarını sürdüren Erginbaş’ın mimarlık dünyasına kazandırdığı eserlerden biri de 1954 yılında Diyarbakır’da tasarımını gerçekleştirdiği Diyarbakır Evleri’dir. Mesleki ve akademik yaşamı süresince birçok araştırma gerçekleştiren Erginbaş, ‘Diyarbakır Evleri’ konusunda da önemli akademik çalışmalar yapmış.  Diyarbakır evlerine, duvarlarına avlularına ve sokaklarına derinlemesine bir bakış sunan bu çalışması, 24 Ekim 1952 tarihli doçentlik imtihanında jürice kabul edilerek 1954 yılında İTÜ tarafından yayınlanırken, mimarlık araştırmalarında halen önemli bir referans kaynak olarak kullanılır.  Yine bir başka kaleme aldığı eseri, 1961 yılında İTÜ tarafından yayına alınan ‘İnsan ve Ev’ adlı kitabıdır. 

Prof. Dr. Doğan Erginbaş’ın aramızdan ayrılışının üzerinden 2 yıl geçti.  31 Mayıs 2018 tarihinde vefat ettiğinde arkasında ülkemize anıtsal değeri olmuş simge eserler bıraktı ve ismini mimarlık tarihimizde altın harflerle yazdırdı. Bugün Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanında bulunan Doğan Erginbaş’a yetiştirdiği mimarlarla birlikte mimarlık dünyasına yaptığı katkılar ve kazandırdığı eserler için şükranlarımızı sunuyor ve onu saygıyla yad ediyoruz. 

Kaynak

•    https://tr.wikipedia.org

•    www.arkitektuel.com

•    www.simurg.com.tr

•    www.mimarlikmuzesi.org

•    Arkitera.com

•    https://medya.trt.net.tr

•    Mimar.ist Sayı 25 (Mutlu Erbay, ‘Yarım Kalan Bir Abide Öyküsü’ adlı makale)

test