Ana Sayfa > Portre Mimar

Türkiye mimarlık tarihinde kendine müstesna yer bulmayı başaran Prof. Dr. Faik Doğan Erginbaş’ın hikayesi 1919 yılında öğretmen olan Ali Nihat Erginbaş ve Ayşe Nedime’nin oğlu olarak Çanakkale’de başlıyor (bazı kaynaklarda doğum yerinin Kahta olduğu yazmaktadır) ve Çanakkale Şehitler Anıtı’nda ölümsüzleşiyor.

Geleneksel Türk mimarlığının izleri ile modern Batı mimarlığını aynı potada eritmeyi başararak, Cumhuriyet döneminin Türk modern mimarisine damgasını vuran Sedad Hakkı Eldem, tasarımlarında eski Türk yapı sanatı geleneğinin izleri belirgin bir şekilde ortaya koyan, en önemlisi de kendi olmayı başarabilen ender mimarlar arasında yerini alıyor.

Önce marangoz çırağı, ardından mimarlık ve en nihayetinde kent tasarımcısı. Mimarlığın mimarı olarak nitelendirilen Ersen Gürsel, insan yaşamına odaklı, doğal ve yerel unsurları korumak ve onun üzerinden tasarımlar yapma konusunda yarım asırdır gösterdiği kararlılığını, hem mimaride, hem de kentsel tasarım alanında sürdürmeye devam ediyor.

1930’lu yıllarda düzenlenen uluslararası yarışmada birinci olarak ‘Ankara Sergi Evi’ projesiyle Türkiye mimarlık tarihine adını yazdıran ülkemizin ilk modernist mimarlarından Şevki Balmumcu, hem özel yaşamında hem de mesleki yaşamında da yalnızlaşmış bir hayat sürse de ilkeli duruşundan asla ödün vermemiş bir isim olarak hafızalara kazınmıştır.

Yaşadığı 1873-1942 yılları arasında mimarlık alanında geçmiş ile gelecek arasında köprü dokumayı başaran Vedat Tek, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş döneminde hem klasik hem de modern mimarlığı harmanlayarak Türk mimarlığının doğumunu simgeleyerek tarihte kendine önemli bir yer ediniyor.

Yabancı mimarlık anlayışının hüküm sürdüğü Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde benimsediği neoklasik üslupta Türk yapı sanatına yön veren mimar Ali Talat Bey, Birinci Ulusal Mimarlık akımının temsilcisi olarak Cumhuriyet sonrası Türk milli mimarlık anlayışı üzerinde etki ederek Türk mimarlık tarihindeki yerini alıyor.

75 yıllık yaşamının 59 yılını mimarlığın izinde sürdüren Türkiye mimarlık tarihinin ilk kadın mimarı Leman Cevat Tomsu, postmodern anlayışa karşı benimsediği yerel ve geleneksel dokuları içeren mimarlık anlayışının yanı sıra, arkasında Cumhuriyet kadınının özgürleşmesinin izlerini de taşıyor.

Türkiye mimarlık tarihinde kendine müstesna yer bulmayı başaran Prof. Dr. Faik Doğan Erginbaş’ın hikayesi 1919 yılında öğretmen olan Ali Nihat Erginbaş ve Ayşe Nedime’nin oğlu olarak Çanakkale’de başlıyor (bazı kaynaklarda doğum yerinin Kahta olduğu yazmaktadır) ve Çanakkale Şehitler Anıtı’nda ölümsüzleşiyor.

1930’lu yıllarda düzenlenen uluslararası yarışmada birinci olarak ‘Ankara Sergi Evi’ projesiyle Türkiye mimarlık tarihine adını yazdıran ülkemizin ilk modernist mimarlarından Şevki Balmumcu, hem özel yaşamında hem de mesleki yaşamında da yalnızlaşmış bir hayat sürse de ilkeli duruşundan asla ödün vermemiş bir isim olarak hafızalara kazınmıştır.

Yabancı mimarlık anlayışının hüküm sürdüğü Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde benimsediği neoklasik üslupta Türk yapı sanatına yön veren mimar Ali Talat Bey, Birinci Ulusal Mimarlık akımının temsilcisi olarak Cumhuriyet sonrası Türk milli mimarlık anlayışı üzerinde etki ederek Türk mimarlık tarihindeki yerini alıyor.

Geleneksel Türk mimarlığının izleri ile modern Batı mimarlığını aynı potada eritmeyi başararak, Cumhuriyet döneminin Türk modern mimarisine damgasını vuran Sedad Hakkı Eldem, tasarımlarında eski Türk yapı sanatı geleneğinin izleri belirgin bir şekilde ortaya koyan, en önemlisi de kendi olmayı başarabilen ender mimarlar arasında yerini alıyor.

Yaşadığı 1873-1942 yılları arasında mimarlık alanında geçmiş ile gelecek arasında köprü dokumayı başaran Vedat Tek, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş döneminde hem klasik hem de modern mimarlığı harmanlayarak Türk mimarlığının doğumunu simgeleyerek tarihte kendine önemli bir yer ediniyor.

75 yıllık yaşamının 59 yılını mimarlığın izinde sürdüren Türkiye mimarlık tarihinin ilk kadın mimarı Leman Cevat Tomsu, postmodern anlayışa karşı benimsediği yerel ve geleneksel dokuları içeren mimarlık anlayışının yanı sıra, arkasında Cumhuriyet kadınının özgürleşmesinin izlerini de taşıyor.

Önce marangoz çırağı, ardından mimarlık ve en nihayetinde kent tasarımcısı. Mimarlığın mimarı olarak nitelendirilen Ersen Gürsel, insan yaşamına odaklı, doğal ve yerel unsurları korumak ve onun üzerinden tasarımlar yapma konusunda yarım asırdır gösterdiği kararlılığını, hem mimaride, hem de kentsel tasarım alanında sürdürmeye devam ediyor.