Yunus Argan | 7.03.2019
Mimarlık, kentsel planlama ve koruma alanında gerçekleştirdiği üretimlerin yanı sıra, mimarlık ve kent tasarımı pratiğine altmış yıllık birikimini yeni nesile aktardığı eğitimci yönüyle de yansıtmaktan keyif almış bir meslek adamı... Mimarlık çevre- sinde işine aşık, sahici, coşkulu bir mimar olarak nitelendirilen Gürsel, kimi zaman marangoz, kimi zaman mimar, kimi zaman kent tasarımcısı, kimi zaman da öğrencileri için rol model olan bir mimarlık öğreticisi. Mesleki yaşamına yüzlerce proje sığdırmış ve yaptığı çalışmalarla birçok ödüle layık görülmüş Ersen Gürsel’in Kadıköy’deki ofisine konuk olduk. Röportajımızda portreden ziyade mimarlık fikirlerini ağırlıklı olarak ifade etse de, bizler mesleğe 56 yılını vermiş ustanın portresi içinde fikirlerine de yer vermenin gelecek nesillere aktarılması noktasında daha anlamlı olacağını düşündük. 1939 yılında Rumeli kökenli bir ailenin üç çocuğundan biri olarak İstanbul’da Fatih Karagümrük’te dünyaya gelen Gürsel, ilkokulu Çarşamba’da bitirmiş. Çocukluğunu tatil dönemlerinde marangoz olan babasının yanında çıraklık yaparak geçirmiş. Buradaki deneyim, ‘ayrıntılar’ ve ‘disiplinin’ önemli olduğunu söylediği mimarlık altyapısı için iyi bir öğreti alanı olmuş kendisi için. Gürsel, mimarlığın tasarım süreci ile zanaatkârın üretim sürecine aktardığı bütün duygu düşüncelerin birbiriyle benzerlik gösterdiğine vurgu yapıyor.
Gürsel, hayatının büyük bölümünü kiralık evlerde Aksaray, Fatih, Çarşamba, Beyazıt, Üsküdar, Kızıltoprak’ta geçirmiş. Şu anda ise kendi evinde Moda’da yaşıyor. İstanbul’un farklı semtlerinde oluşan anılar dizisini, yaşamında elde ettiği birikim açısından bir şans olarak görüyor. Çocukluğunun oyun alanları olan Cibali Kapı’dan Balat’a uzanan Haliç kıyıları, okul çevresi, İstanbul Yangınları, Gürsel’in kente dair hafızasında birer anı olarak kalmış.
Marangozluk altyapısı içinde mimarlığa geçiş
Gürsel, 1957 yılında Vefa Lisesi’ni bitirir. Mimarlık eğitimini 1962 Güzel Sanatlar Akademisi’nde yapar. Mimarlık eğitimi süresince, Akademi’de hocaları, Sedad Hakkı Eldem’den yapı, Arif H. Holtay’dan bina, Utarit İzgi’den de ince yapı dersleri almış. M. Ali Hoca’nın şehirlerin tarihsel oluşumu, gelişimi, sosyal yaşamla kurduğu bağlamı farklı bir perspektiften anlatması Gürsel’in o dönemde çok ilgisini çekmiş. Derslere olan ilgisi disiplinli çalışmaları, hocalarla diyalog kurmasını sağlamış. Arkadaşlarına “Bu hocanın asistanı olunur” dediğini anımsıyor ve ekliyor: “Akademide beş yıllık eğitimin, son üç yılı proje atölyelerinde yapılırdı. Atölye çalışmaları, mimarlık mesleki eğitiminin temel altyapı ve tasarım projeleri için çok önemli bir öğreti süreciydi.”
Akademi çevresinde kültürel ve sanatsal beslenmeler
Akademideki mimarlık eğitim sürecini kültür, sanat ve sosyal beslenme alanı olarak gören Gürsel, ders saatleri dışında diğer bölüm atölyelerini dolaşır, sosyal faaliyetlerin de sıkı takipçisiymiş. Okumayı da akademide sevmeye başlamış.
Ersen Gürsel, 1962 yılında mezun olur. U. İzgi hocasının önerisi üzerine sınav vererek şehircilik kürsüsünde asistan olarak görev alır. Öğrencilik yıllarında kurduğu hayal gerçekleşir. Uzmanlık alanı olan mimlarlık, artık yavaş yavaş şehircilik disiplinine kaymaya başlar.
İspanya hükümetinden aldığı burs ile 1967 yılında ilk kez yurtdışına çıkar. İspanya’ya Barselona şehrinden girer. Gaudin’in yapıları onu büyülemiş, Madrid’e giden treni kaçırır. Madrid kent merkezinde hotele yerleşir. İlk aylarını İspanyol dilini öğrenmekle geçirir. Sokak dilini öğrenince yabancısı olduğu Madrid’e ısınmaya başlar. Sokaklar, cadde meydanları ve müzeler. Üniversitede tanıştığı profesörün mimarlık ofisinde çalışır. Kazandığı para ile hafta sonları İspanya’nın diğer şehirlerine gider. Akdeniz coğrafyasının kıyı yerleşmeleri, turistik tesisleri, farklı coğrafyada karakteristik yerleşmeler, yerel yapı kültürü ve çevresini tanımak için yaptığı gezileri bir yıl boyunca sürdürür. İspanya’da kitaplarda gördüğü Avrupa kentlerini kısa süreli bile olsa görme olanağı bulur. Gürsel, İspanya bursunu mimarlığa bakış açısının yenilenmesi adına önemli bir eşik olarak nitelendiriyor.
1967’de İspanya ile başlayan yurtdışı gezileri ileriki yıllarda Cezayir, Pasifik Adaları, ABD, Güney İspanya, Yunan Adaları, Sovyetler Birliği’nin değişik bölge- lerinde devam eder.
Mesleki Dönüm Noktası, Akademiye Veda
1968 öğrenci olayları Akademi’de de etkisini gösterir. Kısa süreli kesintilere rağmen eğitim devam eder. Gürsel, 1969 yılında asistan arkadaşları Nihat Güner, Mehmet Çubuk ile birlikte uluslararası ‘Side ve Çevresi Turistik Düzenleme Projesi Yarışması’nda birincilik ödülünü alır. Aynı yıl EPA Etüt Planlama Araştırma ofisini kurarlar. Side Projesi ilk işleridir. 1973 yılın- daki ‘Aktur Datça- Bodrum Tatil Siteleri Projesi’ grubun ikinci çalışma alanıdır. Mimar Öcal Ertüzün, EPA’nın dördüncü üyesi olarak gruba katılır.
Gürsel, akademik görevi paralelinde pratik çalışmalarını da sürdürmekte karar lıdır. 12 Mart döneminin siyasal baskısı, üniversiteler üzerinde etkili olmaya başlar, akademik çalışmaların özgürlük alanlarına sınırlamalar yoğunlaşır. Gürsel için çok sevdiği kurum ve benimsediği akademik faaliyeti önemini kaybetmeye başlar. Askerlik görevi sonrası ayrılma kararındadır.
Hocasının görüşünü alarak, geçici öğretim üyesi olmak ister. Mimarlık Bölümü teklifini kabul etmez ve anahta- rını kürsü arkadaşına teslim ederek, arka- sına bakmadan, okuldan ayrıldığında 35 yaşındadır.
Teori ile pratiği birleştiren, deneysel alan üzerindeki çalışmaları mimarlığın yaşam enerjisine katkı verir. Geniş bir özgürlük alanı vereceğini düşünür, yanılmamıştır. Alışkanlık ve bağımlı olmaktan kurtarır.
EPA Mimarlık Grubu’nun hem oluşumunda, hem de sonrasında önemli katkıları bulunan N. Güner, M. Çubuk; 1978’de ‘Aktur Projeleri’ bitirildiğinde, Ö. Ertüzün ise 1980’de EPA Grubu’ndan ayrı- lırlar. Gürsel bir süre mimarlık ofisini tek başına yürütür. 1986’da Bodrum Manastır Oteli projesi ile birlikte gruba mimar Haluk Erar katılır. Bu birliktelik süre- since mesleki alanda önemli işlere imza atarlar.
Gürsel, hiçbir projeyi diğerlerinden farklı olarak öne çıkarmayı düşünmez: “Her biri meslek faaliyetinin sürekliliğini tamamlayan nitelikte olmaları, çevreyle bütünleşmeleri ve sosyal içerikli yapısal özellikleri nedeniyle önemsediğim ilginç anılarla yüklüdür.”
Yurtdışı Gezileri ve Turizm yerleşim- leri üzerine incelemeler
Gürsel’in Ege ve Akdeniz ilişkisi sonraki süreçte de devam etti. Bodrum ile olan bağı hiç kopmayan Gürsel, Bodrum’un merkez alanı kıyı mekanlarının kentsel tasarım çalışmalarını 2014’te sonuçlandırır. Bugüne kadar yerel yönetimlerle birlikte kentsel tasarım düzeyinde yaptığı çalış- maların sosyal içerikli olmasını temel ilke olarak benimsiyor.
Gürsel’e göre kent ve mimarlık
‘Side Antik Kenti Sit Koruma Planlamasının ardından ‘Haliç ve Çevresi Koruma Planı’ yöntem araştırması, ‘İstanbul Kent Planlaması ve Yeşil Alan Düzenlemeleri’, Gürsel’in meslektaş-
ları ile paylaştığı önemli çalışmalar arasında yer alır. Gürsel; 1978-1980 yılları arasında Turizm Bankası’nın İstanbul’daki proje grubu ile ‘Sultanahmet ve Çevresi Düzenleme Yayalaştırma Projesi’ni gerçekleştirir. Gürsel, “Çevrenin tasarımında mimar yer almalıdır” ilkesinden hareketle mimarın görevinin toplumun yaşam kalitesinin geliştirilmesine katkı sunması gerektiğine inanır.
Sosyal içerikten yoksun kentsel düzenlemeler
Gürsel’in, “Yer’e Ait” tasarım kavramı üzerine geliştirdiği tüm projelerin doğal çevre ve sosyal içerikli olduğu görülür. Günümüz dönüşüm projelerine ilişkin olarak Gürsel, “Dönüşüm projeleri, kent arazilerini, inşaat arsası olarak gören yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmektedir. Ekonomik değer üretmek için yoğun yapı- laşmaya açılan İstanbul’da kent arazileri tüketilmektedir. Üç tarafı denizle çevrili ‘Su Kenti İstanbul’ tarihi kimliğini kaybetmek üzeredir” tespitlerini yapıyor.
İnsan ve doğa dengesinde mimarlık
“İşadamları daima moda olanın yanında yer alır” diyen Gürsel, bu noktada genç mimarlara mimarlığı geçici bir heves olarak değil, uzun soluklu bir süreç ve evrensel bir meslek alanı olarak görmeleri gerektiği mesajını veriyor ve ekliyor: “Teknolojik gelişimlerin baskın olduğu bir süreçte yaşıyoruz. Farklı olmak adına özgünlükleri tartışılan projeler, formları da tüketmeye başladı.”
Çabuk eskiyen değil, gelecekte de var olan eserler
Gürsel, 50 yıllık mesleki yaşamında moda olanı değil kalıcı olanı seçer. Türkiye mimarlık ortamında, kimlikli bir kent anlayışı ile hareket eden Gürsel’i, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, ‘büyük emek ve estetik anlayışına sahip bir isim’ olarak nitelendirirken; Deniz İncedayı, ‘Mimar Gibi Mimar’ olarak tanımladığı Gürsel’in mimarlığını ‘mimarı değil, mimarlığı öne çıkaran bir mimarlık’ şeklinde betimliyor.
‘Mimar Sinan Büyük Ödülü’ne uzanan mimarlık duruşu
Tasarım hayatında insan yaşamına odaklı, çevre tasarımına önem veren, yapısal mimariyi çevreyle birlikte ele alan bir tasarım anlayışı ile hareket eden bir üslup benimsedi Gürsel. 2014-2016 döneminde kendisine verilen ‘Mimar Sinan Büyük Ödülü’nü, yarım asrı aşan mimarlık yaşamında aldığı en anlamlı ödül olarak görüyor. Ulusal Mimarlık Ödülleri Seçici Kurulu, Türkiye mimarlık ortamının son yarım yüzyılını şekillendiren üretimler gerçekleştiren Gürsel için “Meslek yaşamı boyunca mimarlığı bir kültürel üretim alanı olarak algılayışı, doğaya ve yapılı çevreye olan saygılı duruşu, meslek örgütlenme- sindeki özverili çabaları, eğitim alanına verdiği katkılar, gelecek nesillere örnek teşkil eden meslek etiği tutumu, tekil yapıdan kent ölçeğine uzanan ve geniş bir yelpazede çeşitlenen duyarlı çözümleri, bitmez tükenmez enerjisi, mütevazı kişiliği yanında kararlı ve tutarlı tavrı” şeklinde nitelemede bulunuyor. Kuşkusuz Mimar Sinan Büyük Ödülü, bugüne kadar mimarlık ve kent tasarımı bağlamında Gürsel’in yaptığı tüm çalışmaların da hak edilmiş bir kabulü anlamı taşıyor.
Doğal ve yerel unsurların koruyucusu
Türkiye’de Batı Anadolu, Akdeniz ve Karadeniz’e yaptığı gezilerde karşılaştığı yerel yapı kültürü örnekleri, Gürsel mimarlığının da altyapısını oluşturuyor. Doğal
ve yerel unsurları korumak ve onun üzerinden tasarımlar yapma konusunda doğru bildiklerini yarım asırdır katıldığı her platformda dile getiriyor. Doğal çevre, yerel kültürel özellikler onun tasarım biçimine yansıyan ve aynı zamanda hararetle savunduğu unsurlar. 40 yıllık dostu Afife Batur, “anıtları tarihi çevreyle birlikte düşünme temeline oturan bir koruma ve planlama modeli” yaklaşımıyla Türkiye mimarlığında bir ilki gerçekleştiren Gürsel’in mimarlığını, “zaman-zamandışı, tarih-mekân kavramları çevresinde dolaşan, tarihe ait ama zamanı kurgulayan, tasarım öğelerini ustalıklı ve alçakgönüllü biçimde kullanan, topoğrafya verilerini dahil eden ve gelenekselle yeni malzemeyi buluştururken şiirsel imgelere dönüştüren, ‘yer’e ait ve ‘yerelleşen’, tarihi yeni ile yeniden yorumlayan bir mimarlık” olarak tarif ediyor.
Ersen Gürsel, çalışma hayatı boyunca sivil toplum örgütleriyle ilişkileri aktif olarak uzun yıllar sürdürdü. T.M.M.O.B. Mimarlar Odası, Mimarlık Vakfı, Ulusal Ahşap Derneği ve İstanbul Serbest Mimarlar Derneği’nde (İSMD) hem kente hem de mimarlığa dair aktif çalışmalar yaparken, 2013-2015 yılları arasında İSMD’nin başkanlığı görevini yürüttü. Birçok seminerde, panelde, söyleşide, kongrede, konferansta, atölye çalışmasında, çalıştayda, sergide; hem mimarlık hem de kent üzerine söz söyleyen ve söz söyleyebilecek ender isimlerden biri oldu. Kimi zaman Kadıköy Süreyya Binası, AKM, Kadıköy Hükümet Konağı gibi mimarlık yapıları üzerine; kimi zaman İstanbul Metropoliten Planlaması, Boğaziçi ve çevresi, Side Antik Kenti, Sultanahmet, Taksim Meydanı, Gezi Parkı, Haliç ve çevresi, Galataport, Tophane Meydanı, yeşil alanlar, turizm gibi kentleşme üzerine; kimi zaman da seramik, ahşap gibi yapı malzemesi üze- rine çok söz söyledi ve birçok makale yazdı. Üstelik sadece söylemde değil; mimarlık ve kente bakışını, ilk başladığı gün olduğu gibi bugün deher şeye rağmen yaptığı mimari çalışma ve kent tasarımlarına da yansıtmaya devam ediyor.
Kaynak
www.epamimarlık.com / www.arkitera.com / www.ismd.org.tr / www.mimarizm.com / tr.wikipedia.org / www.mimarlikdergisi.com