Kendisi küçük ‘aşk’ı büyük… Ekslibris

Nihat Çelik | 11.03.2019

Torosların eteklerinde 1953'te Ermenek’te doğdu. 1971'de Akşehir İlköğretmen Okulu'ndan, 1974'te Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden mezun oldu. 1982 yılına kadar öğretmen okullarında ve ortaöğretim kurumlarında resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı. 1982-1987 yıllarında Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü Grafik Anasanat Dalı’nda; 1987-2007 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1995'te Doçent, 2001'de Profesör oldu. 2003-2006 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı yaptı. Halen Işık Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü öğretim üyesi olarak çalışmakta. İstanbul Ekslibris Derneği Başkanı ve Işık Üniversitesi İstanbul Ekslibris Müzesi’nin de kurucusu.
Ekslibrisi, 1984 yılında Belçika’da Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi’nin organize ettiği ekslibris yarışmasına katıldıktan sonra ve yarışmayı düzenleyen editör Luc Van den Briele’nin gönderdiği mektup ile öğrendi. 40 yaşında öğrendiği ekslibrise, aldığı sanat eğitimine uygun bir alan olması, resim ve grafik tasarım olarak özgür bir anlatım diline fırsat vermesi, yeni ve farklı olması nedeniyle ilgi duydu ve son 33 yıldır kendini bu alana adadı ve çalışmalarını ‘aşk’la yürütüyor. Bu alanda 27 kişisel serginin yanı sıra yurtiçi ve yurtdışı çeşitli yarışmalı ve karma sergilere katıldı. Çalışmaları Danimarka, Belçika, Çin ve İtalya ekslibris müzelerine kabul edildi. Türkiye’de ekslibrisin tanınması ve yaygınlaşması için yoğun çaba harcayan Hasip Pektaş ile ekslibrisi konuştuk, bitmeden tükenmeden büyümesi için emek verdiği bu ‘aşk’ nedir, ondan öğrenelim istedik.

Türkiye’de ‘ekslibris’ denince ilk akla gelen isimsiniz… Google’da ‘ekslibris’ yazınca sizin isminiz çıkıyor… Ekslibris hakkında neler diyeceksiniz?

Sahibi olduğumuz ve değer verdiğimiz şeylerin çalınmasından, kaybolmasından üzüntü duyarız. Onları korumaya özen gösterir, hatta bazılarını paylaşmak bile istemeyiz. Kitabı da paylaşılan bir nesne olarak görebiliriz. Eğer kitabınızı ödünç verdiğinizde geri getirilmesini istiyorsanız iç kapağına bir ekslibris yapıştırarak uyarabilirsiniz. “...’nın kitaplığından” anlamına gelen o ekslibris, kitabın size ait olduğunu hatırlatacak, belki de geri dönüşünü sağlayacaktır. Kitabın tapusu da diyebileceğimiz bu özgün baskıresimlerin birer sahiplenme göstergesi olduğunu, kitaba estetik bir değer kattığını ve kitap sahibini yücelttiğini söyleyebiliriz.

Ekslibris önemli bir işlevi yerine getiriyor diyebilir miyiz?

Ekslibris birkaç işlevi birden üzerinde taşımaktadır. Asıl işlevi kitap sahibini betimlemesi ve kitabı ödünç alan kişiyi geri getirmesi konusunda uyarmasıdır. Bir tür mülkiyet işareti olmasıdır. Bir diğer işlevi ise sanatçılar ve koleksiyoncular arasında önemli bir değiş tokuş objesi olarak kullanılmasıdır. Ve elbette bir sanat eseri olarak bulunduğu mekânlarda ruhumuzu zenginleştirmesi de üçüncü işlevidir. Hangi işlevinden söz ederseniz edin ekslibris, sahibine bir ayrıcalık kazandırmış, bir güç, bir nüfuz sağlamıştır. Kitaplarında ekslibris olan kişiler kendi adına özel bir eser tasarlanmış olunmasının mutluluğunu duymuşlar, kendilerini diğer kitap koleksiyoncularından ayrıcalıklı görmüşlerdir. Ekslibrisin koleksiyonu yapanlar ise, yapıldığı döneme ait kültürel, tarihsel özellikler taşıyan bu eserler ile zenginliklerini göstermişler, bunları paylaşarak saygınlıklarını artırmışlardır.

Ekslibris sanatının geçmişi hakkında neler söyleyeceksiniz, ilk ekslibris örneklerinin Avrupa’da ortaya çıktığını görüyoruz…

Ekslibris 1450’lerde Orta Avrupa’da başlamış bir gelenek. Bu sanat ihtiyaçtan doğmuş. El yazması kitapların olduğu bir dönemde, dönemin devlet adamlarının veya din adamlarının kitaplarına, üzerinde resim ve sahibinin isminin olduğu bir etiket yapıştırılmış. Kağıt üzerine yapılmış ilk ekslibris, 1450 yıllarında ‘Igler’ (kirpi) takma adıyla bilinen Alman papaz Johannes Knabenberg için yapılan ve çayırda bir çiçeği ısıran kirpinin resimlendiği 19 cm. boyutundaki ekslibristir. Matbaanın icadı ile birlikte bu gelenek gelişmiş ve yaygınlaşmış; orta sınıf kitapla buluşunca ekslibris kullanımı da yaygınlaşmıştır.

Ekslibrisin birçok tekniği var sanırım? Hangi teknikleri kullanarak ekslibris yapabiliriz? Başarılı bir ekslibris ne gibi özellikler taşır?

Ekslibrislerin çoğaltılması için metal gravür, ağaç baskı, linolyum baskı, taş baskı gibi geleneksel baskı tekniklerinin yanında serigrafi, ofset, fotoğraf ve bilgisayarda tasarım da kullanılmaktadır. Bir tasarım için teknik ve estetik yetkinlik vazgeçilmez zorunluluklardır. Fakat tasarımcının teknik yönden usta olması yeterli değildir, estetik beğenisini geliştirmesi, renk ve biçim uyumunu sağlaması, dengeli bir kompozisyon yaratması ve resim yazı ilişkisini iyi oluşturması gerekmektedir.

Ekslibrisde ebat şartı nedir?

Eklibrislerde resim alanının uzun kenarının 13 cm'den büyük, baskı kağıdının da A5'ten büyük olmamasında yarar vardır. Ekslibrisin etrafındaki beyaz boşluğun onu daha etkili sunacağı unutulmamalıdır. Ekslibrislerin altına sırayla tekniğinin kodu, baskı sayısı, sanatçının adı veya imzası ve yapım yılı yazılmalıdır. Baskı sayısının bilinmesi ekslibrisi değerli kılar. Fotokopiler, çizim ve taslaklar ekslibris olarak kabul edilmezler. Bu küçük resimlere ekslibris sözcüğü ile adına ekslibris yapılan yaşayan kişi ya da kuruluşun adının eklenmesi başlı başına bir tasarım sorunudur. Eğer kullanılan yazı doğru yerde ve uygun büyüklükte değilse rahatsız eder, ekslibrisi olumsuz etkiler. O nedenle çok denemek, uygun alanı bulduktan sonra yerleştirmek gerekir. Yazı ne okunamayacak kadar küçük ne de resmin önüne geçecek kadar büyük olmalıdır. Resmin bir parçası, bir çizgi ya da leke olarak kalmalı ama işlevini de yerine getirmelidir.

Ekslibrisin Türkiye’deki gelişimi hakkında neler söyleyeceksiniz? Bu alanda mücadele eden bir sanatçı olarak gelişmeler size umut veriyor mu?

Ekslibris kitapla koşut bir sanat. Kitap kültürünün gelişmiş olduğu ülkelerde ekslibris de gelişiyor. Örneğin Rusya’da çok sayıda ekslibris koleksiyoncusu var. Türkiye’de ise ekslibris koleksiyonculuğu henüz oluşmadı. Sanatçı ancak koleksiyoncunun olduğu bir ortamda ayakta kalabilir. Yeterli olmamakla birlikte bu sanat dalında hızlı bir gelişme gösterdik. Ülkemiz sanatçılarından ekslibrise ilgi duyanlar oldukça arttı. Sanat ve tasarım eğitimi alan öğrencilerin ilgisi memnuniyet verici. 

Zaman zaman böyle bir sanatın varlığını yeni duymuş kişilerin büyük bir coşku ile ekslibrise ilgi gösterdiklerine de tanık oluyoruz. Elbette bu kişiler önce işlevsel yanı ile ilgilenecekler, daha sonra tıpkı diğer koleksiyoncular gibi benimseyip ilgileri doğrultusunda biriktirmeye de başlayacaklardır. Kitap sahipleri, koleksiyoncular ve sanatçılar, ekslibrise gönül verdiği sürece bu gelenek diğer ülkelerde olduğu gibi bizde de yerleşecek ve yaygınlaşacaktır.

2000’li yıllardan bu yana ülkemizde, özellikle güzel sanatlar eğitimi veren kurumlarda baskıresim ve grafik tasarım hocalarının özendirmeleriyle, ekslibris yapan gençler yetişmeye başlamıştır. Artık yurt dışındaki ekslibris sergilerinde, yarışmalarında sanatçılarımız ödüller almakta, bu alanda yapılan etkinliklerde sesimizi duyurmaktadırlar. Ayrıca ülkemiz için oldukça yeni olan ekslibris konusunda bugüne kadar 14 adet lisansüstü tezi yapılmıştır.
Türkiye’de açılan ekslibris sergileri yanında çok sayıda uluslararası ekslibris sergisine katılan, ödüller alan, ekslibrise gönül veren, bu konuda ciddi çalışmalar yapan ve ekslibrisin yaygınlaşması için çaba gösteren sanatçı ve tasarımcılarımız her geçen gün artmaktadır.
Uluslararası yarışmalarda başarılı olanlar, yurtdışı sergilere katılanların motivasyonları oldukça güçlü ve ümit ediyorum ki onlara katılan yeni arkadaşlarla daha iyi noktalara geleceğiz. Bugüne kadar ekslibris konusunda mezuniyet projesi ve lisansüstü tezler hazırlayanlar umudumuzu artırmaktadırlar.

Pozitif enerjinizle, şapkanızla meşhur birisiniz… Ve bir de zeybek hikayeniz var, oldukça çılgınca anlatır mısınız?

Yaptığım bir çılgınlık gibi görünse de aslında ülkeme olan sevginin, onu dışarıda iyi temsil edebilme sevdasının bir tezahürüdür. 2004 yılında Avusturya’da yapılan FISAE Uluslararası Ekslibris Kongresi’nde gördüğüm bir Japon bayanın mahalli giysisi bana ilham verdi. O zaman kafama koymuştum renkli giysisi, etkili oyun tarzı ile bir efe olarak kongreye katılmayı. Pekin’de yapılan 32. FISAE Ekslibris Kongresi için İzmir’den kıyafet getirttim. Biraz da ‘Tavas Zeybeği’ oynamayı öğrendim. Kongrenin gala yemeğinde sahneye çıkıp acemice de olsa küçük bir gösteri yapmaktaki yegane amacım, 2010’da İstanbul’da yapacağımız 33. FISAE Kongresi’ne herkesi davet etmek, katılımcılarda bir tebessüm oluşturmak ve pozitif bir enerji yaymaktı. Bu davranışım büyük bir sempati yarattı... İstanbul’a gelen konukların ilk sorduğu yine oynayıp oynamayacağım olmuştur. Ülkemizde yapılan kongreye 40 Çinli geldi. Ne yazık Türkiye’den 40 kişi katıldı! Ama ben inanıyorum ki bir gün çılgınlıklarla değil, bol sipariş alan sanatçılarımızla daha çok ilgi çekeceğiz ve ekslibris dünyasında yerimizi alacağız. Birlikte inanırsak neden olmasın.

Işık Üniversitesi’nde eğitim verdiğiniz öğrencilerin ekslibrise ilgi nasıl?

Işık Üniversitesi olarak sorumluluğumuzun sadece mevcut öğrencileri eğitmek olmadığını düşünerek dışarıya da açılıyoruz. Ortaöğretim öğrencilerine ekslibris sanatını tanıtmak, bu sanat dalıyla kendilerini ifade etmelerine fırsat vermek ve çalışmalarını değerlendirmek amacıyla tüm lise öğrencilerine açık ulusal bir ekslibris yarışması düzenledik. Yarışma öncesinde ulaşabildiğimiz resim öğretmenlerine bir seminer verip atölye çalışması yaptık. İstedik ki onlar da birikimlerini öğrencilerle paylaşsın ve gençlerimiz çok yeni olan bu sanat dalını tanıma fırsatı bulsun. Ülkemizde de ekslibrisi bilen bir nesil yetişsin, onların paylaşımlarıyla gelecek nesiller de bunu öğrensin. Benim 40 yaşında öğrendiğim bu sanatı onlar çocuk yaşta öğrensin. Belki kitaba ilgiyi artırmaya katkımız da olur diye düşünüyoruz.

 İstanbul Ekslibris Müzesi’ni kurdunuz, bu gururunuzu paylaşır mısınız?

Harika bir ‘Ekslibris Müzesi’ oluşturduk. Artık İstanbul Ekslibris Derneği’nin koleksiyonu Işık Üniversitesi’ne ait. Benim en büyük hayalimdi, dünyadaki onuncu müze. Koleksiyonu en az olan müze… Ama büyüyecek. Müze bir eğitim yuvası; bizim öğrencilerimiz müzenin içinden geçerek kütüphaneye gidiyorlar. Bakıyorlar, görüyorlar, dokunuyorlar, soruyorlar… Benim 40 yaşımda öğrendiğim ekslibrisi yeni nesil biliyor. Gerçekleştirdiğimiz ilk Uluslararası Ekslibris Yarışması’nın eserlerini Türkiye’nin 12 vilayetinde gezdirdim. Van’dan İzmir’e, Adana’dan Samsun’a varıncaya kadar. Güzel sanatlar eğitiminin verildiği okullarda sergiledik. Gençler benimsedi büyük ilgi gösterdi.  Dolayısıyla bu müze niçin var? Ekslibrisin paylaşılması için var. Geleceğe kayıt düşmek için var. Kültürel mirası oluşturmak, korumak ve sanatseverlerin onbinlerce ekslibrise kolayca ulaşabilmesi için var. Müzemiz her yaştan ziyaretçinin ilgisini çekecek kadar değerli koleksiyonuna her gün yeni ekslibrisler ekleyerek büyümeye devam etmektedir. 

Peki ya müzenin geleceği? 

Müze yaşayacak. Üniversitede olması yaşaması için bir avantaj. Yeni yarışmalarla, bağışlarla koleksiyon artacak. Genç kuşaklar devam ettirirse, sanatseverler sahiplenirse müze zenginleşip yaşayacaktır. Türkiye’nin her düzeydeki eğitim kurumundan öğrenciler müzeyi ziyaret ederek atölye çalışmalarına katılıp, bu sanatın yeni temsilcileri olabilirler. 

Son söz…

İşte size dünyadaki 10 ekslibris müzesinin en küçüğünde kültürel zenginleşme fırsatı. 7/24 açık tek müzemiz Işık Üniversitesi Maslak Yerleşkesi’nde sizleri bekliyor. Yoksa siz Ekslibris Müzesi’ni hala görmediniz mi? Ya çocuklarınız? 

Hasip Pektaş http://www.hasippektas.com
İstanbul Ekslibris Derneği http://www.aed.org.tr
İstanbul Ekslibris Müzesi http://ekslibris.isikun.edu.tr 

 

test