Osmaniye’de mimari kimlik yaratma çabaları

Yunus Argan | 2.01.2020

Adana, Mersin, Antakya ile birlikte Toros Dağları eteklerinden aşağı doğru uzanan, Seyhan, Ceyhan, Tarsus Çayı ve Göksu Irmağı’nın taşıdığı alüvyonlu delta ovası olan Çukurova’nın asli unsurlarından biridir Osmaniye.  Yukarı Çukurova olarak adlandırılan bölgenin dağlık ve ovalık coğrafî yapısı, bölgede yaşayan halkın sosyal ve kültürel gelişimini de etkilemiş. 

Tarihi boyunca yol kavşağı, anayol, geçit yerleri ve köprübaşları gibi yerlere inşa edilen gözetleme kuleleri ve kalelerle korunan kentin, tarihin çeşitli dönemlerinde yapılmış 26 tane kalesi olduğu biliniyor.  Bölgenin Türk İslam topluluklarına açılması Harun Reşid’in halifeliği zamanında Abbasilerle birlikte başlıyor. Sonrasında önce Bizanslılar bölgeyi ele geçiriyor, Malazgirt Zaferi’nden sonra bölge yeniden Türkler’in eline geçiyor.  Daha sonra Haçlı Seferleri ile birlikte bölge Memlüklüler’e kadar Kilikya Ermeni Krallığı idaresinde kalıyor. Sonrasında Osmanlı’ya geçen bölge gelişimini ‘Türkmen’ ve ‘Yörük’ adı verilen konar göçer topluluklarla sürdürüyor. Bölgedeki otorite boşluğunun kontrol altına alınmasının ardından 2 Ekim 1865’te Halep Vilayeti’ne bağlı olan Payas Sancağı’na bağlı olarak Osmaniye kazası kuruluyor ve 19’uncu yüzyıldan sonra hayvancılık odaklı ekonomik faaliyetlerini yerini tarıma dayalı faaliyetler alıyor.   Osmaniye, 1881 yılında ticari gelişimini sağlamak adına Adana-Maraş yolu üzerine taşınıyor. 

Osmaniye’nin kasaba hüviyetine bürünebilmesi için hükümet konağı ve sair devlet binaları ile cami ve okul gibi yapılar, ticaretin gelişmesi için de dükkânlar inşa ediliyor.  Osmaniye, bugün itibariyle Kastabala Antik Kenti, tarihi kaleleri, yaylaları, doğal şelaleleri, Kırmıtlı Kuş Cenneti,  milli parkları ve cezbedici doğal güzellikleriyle turizm açısından önemli bir özellik gösteriyor.

Kentin geleneksel mimarlık geçmişi uzak tarihlere uzanmasa da, bu alanda mimari bir kimlik uğraşısını  Mimarlar Odası Adana Şubesi’ne bağlı çalışmalar yürüten Osmaniye Temsilciliği üstlenmiş durumda.  Osmaniye Temsilciliği, kent için mimarlık alanında faaliyet yürüten en yetkili kuruluşlardan biri. ‘Osmaniye Temsilciliği’nden önce 1994 yılında ‘Mesleki Denetim Görevliliği’ vardı. 1994 yılından 2004 yılına kadar Adana Şube’ye bağlı olarak 6 üye ile çalışmalar yürüten kuruluşun 2004 yılından sonra üye sayısı 20’ye çıktıktan sonra, Mimarlar Odası Osmaniye  Temsilciliği olarak görev  yapmaya başladı. Temsilciliğin şu anda 106 kayıtlı üyesi bulunuyor. Bunların 56 tanesi büro tescili olan serbest mimar, geri kalanı ise kamu kuruluşlarında görev yapan, emekli veya henüz mesleğe adım atmamış işsiz olan mimarlardan oluşuyor. 

Mimarlar Odası Osmaniye Temsilciliği’nde 28 Aralık 2019 tarihinde yapılan seçimlerle birlikte üçüncü kez temsilcilik başkanlığına seçilen Halise Şen, 2021 yılına kadar iki yıl daha başkanlık görevini yürütüyor olacak. 2015 yılından bu yana Mimarlar Odası Osmaniye Temsilciliği Başkanı olarak görev yapan Şen, Osmaniye’nin mimarlık meslek kuruluşu ile 2004 yılından sonra tanıştığını söylüyor. 2010 yılına kadar mesleki denetim odaklı bir çalışma yaklaşımı olduğunu ve bunun mesleki rekabette eşit koşullarda gerçekleştiğini ifade ediyor. Daha sonra odaların yetkisinin azaltılmasının ardından odaların mesleki denetim yetkisinin sekteye uğradığına vurgu yapıyor. Şen, yeni mezunların hızlı bir şekilde artması, mesleğe yeni başlayan mimarların mesleki etik kurallarını yeterince bilmiyor oluşlarının da etkisiyle mesleki denetime yönelik gelen proje sayısının çok az seviyede gerçekleştiğini kaydediyor ve dolayısıyla bunun mesleki denetimin de etkin yapılamaması sonucunu doğurduğunu anlatıyor. 

Osmaniye’de mimarlık meselesine odaklanan grup 

Şen, Osmaniye Temsilciliği’nin mimarlık mesleğindeki en temel problemlerden biri olan iletişim sorununa yönelik çalışmalar yürüttüğünü ve bu alanda önemli mesafeler kaydettiğini anlatıyor: “Mesleğe katkı koymak,  mesleğe sahip çıkmak, üyelerle diyaloğu artırmak, meslekte etik kuralları ortaya koymak, enerji kimlik belgesi ve eğitim seminerleri gerçekleştirmek gibi birçok çalışma yaptık. Yeni mezunların odayı tanıması, odaya alışması; meslekle ilgili kuralları öğrenmeleri ve bunlara riayet etmeleri konusunda çalışmalar yürüttük.”

Mimarlar Odası’na yakışan bir yapı 

Son üç yıldır Osmaniye Temsilciliği’nin bölgenin mimarlık kültürünü temsil edecek bir binaya sahip olması konusunda Osmaniye Belediyesi nezdinde girişimde bulunduklarını dile getiren Halise Şen, “Daha önce harabe bir durumda olan ve Osmaniye Belediyesi’nin de kamulaştırdığı bir yapının eski Türk evi tarzında ahşap ve yığma tuğla karışımı, kiremit çatılı, taş avlusu olan bir yapı olarak restore edilmesine yönelik bir proje hazırladık. Belediye eliyle restore edilen ve mimarlık kültürünün bir yansıması olacak nitelikteki böyle bir yapının mimarlar odası Osmaniye Temsilciliği’ne tahsis edilmesi konusunda Osmaniye Belediyesi’nden bir talebimiz olmuştu. Ancak bir sonuç alamamıştık. Bu talebimizi ara ara belediyeye yeniden hatırlatıyoruz. Çünkü, böyle bir yapının Mimarlar Odası’na verilmesinin kentin mimarlık kimliğinin oluşmasına da katkı sunacağı kanaatindeyim.” 

Karatepe Arslantaş’ın Dünya Mirası Listesi’ne girme çabası

Geçtiğimiz yıl Mimarlar Odası Adana Şubesi ile birlikte Osmaniye sınırları içerisinde yer alan ve açıkhava müzesi niteliğindeki ‘Karatepe Arslantaş’ın UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’ne alınmasına dönük bir çalışma yürüttüklerini belirten Şen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na dosyası sunulan bu çalışmanın sosyal statü noktasında odanın prestijini artırmaya dönük önemli bir faaliyet olduğunu dile getiriyor: “Karatepe Aslantaş Açık Hava Müzesi, Son Hitit dönemine rastlayan ve M.Ö. 8 yüzyılda kendisini bölge hükümdarı olarak tanıtan Asativata tarafından kuzeyden gelecek saldırılara karşı bir sınır kalesi olarak yaptırıldı. Karatepe Aslantaş, Anadolu'da M.Ö. 2000 yılına kadar giden Hiyeroglif yazılarının en uzun çift dilli metinlerinin okunduğu yerdir. Sonuç alabilirsek, Osmaniye’nin kültürel anlamda önemli bir tanıtımını da gerçekleştirmiş olacağız.” 

Mesleki denetimde yerel yönetimlerle iş birliği

Mesleki denetimi yaygınlaştırma konusunda çaba içinde olduklarını belirten Şen, yerel yönetimlerle iş birliği gerçekleştirdiklerini söylüyor ve bünyesinde mimar kökenli teknik kadroları olmayan yerel yönetimlere mesleki denetim hususunda destek sunmanın belediyelerin de işlerini kolaylaştıracağına vurgu yapıyor: “Bahçe Belediyesi ile bir protokol imzaladık. Bunu diğer belediyelerle de yapmak istiyoruz. Böylece belli bir proje çizim standardının yakalanması ve doğru projelerin üretilmesi konusunda odamızın bir desteği söz konusu olacak.”  

Müstakil yapılardan apartmanlara 

1931 yılına kadar il statüsünde olan Osmaniye, 1931-1996 yılları arasında Adana’nın ilçesi olarak varlığını sürdürdü. Gaziantep, Adana, Kahramanmaraş ve Hatay arasında kalan Osmaniye, 1996 yılında il yapılmasının ardından 2006 yılına kadar müstakil ve bahçeli konutların yaygın olduğu bir şehirdi. Halise Şen, Türkiye’deki ekonomik ve demografik yapının de etkisiyle Osmaniye’nin yerleşik hayatının da değişime uğradığına dikkat çekerken, “Bir süre sonra farklı bölgelerden gelen göçlerle birlikte, müstakil yapılaşma, yerini çok katlı apartman kültürüne bıraktı. Bu, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, nüfusun artışı, organize sanayinin kurulması ve ona bağlı olarak çalışan istihdamının beraberinde getirdiği konut ihtiyacının da bir sonucu olarak görülebilir” diyor. 

Şen, kente doğalgazın gelmesiyle birlikte yaşam standartlarının ve yaşam kalitesinin artmaya başladığını, bunun da etkisiyle müstakil yapı sahiplerinin evlerini müteahhitlere kat karşılığı vererek apartman yapılaşmasına yöneldiklerini söylüyor. Oda temsilciliği olarak Osmaniye’de mimari kimlik oluşması yönünde girişimde bulunmalarına karşın, mimarlar odası temsilcilerinin bu yönde sunduğu önerilerin henüz karşılık bulmadığını ve ancak somut bir sonuç alana kadar çabalarının süreceğinin altını çiziyor. 

Geleneksel yapılar

Osmaniye’de geleneksel yapıların çok yaygın olmadığını ifade eden Şen, “Eskiden kentin geleneksel mimarisinin izlerini yansıtan ‘Sırakonaklar’ adı verilen eski Türk evlerini yansıtan yerleşim birimleri olduğu söyleniyor. Ancak yapılaşmanın etkisiyle burası da olumsuz etkilendi. Burada bulunan üç tane yapıdan bir tanesi yıkılırken, iki tanesi ise konak olmaktan uzak bir şekilde tescillenmiş durumda” diyor.  

‘Yeni mezunlar mimarlık etiğinden uzak ‘

Mimarlık mesleğinin Osmaniye’de yaşadığı sorunların Türkiye’nin genel mimarlık mesleğinden farklı olmadığını dile getiren Halise Şen, “Mesleğimizde haksız rekabet çok fazla. Bunda yeterli öğretim kadrosu olmayan üniversitelerde yeterli eğitim almadan diploma sahibi olan mimarlık öğrencilerinin etik kuralları öğrenmemelerinin büyük bir etkisi var. Bir akademisyen üç tane ayrı üniversitede ders veriyor. Bu da doğal olarak performansı etkiliyor. İyi ve kaliteli bir mimarlık eğitim olması için mimarlık öğrencilerinin sınırlanması, belli bir kotası olması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuşuyor.   

Osmaniye’de kentsel dönüşüm konusunun gündeme gelse de çok etkin bir şekilde yürütülmediğini belirten Halise Şen, bunda yeteri kadar sermayesi olan müteahhitlerin olmamasını neden olarak gösteriyor ve yatırımcı firmaların ekonomik sıkıntı içine girmesiyle bölgede kentsel dönüşüm projelerinin başlamadan bittiğini söylüyor. 

‘Alçı, zaman içinde çok yol kat etti’ 

Yapı malzemesi alanında ülkenin genelinde bir gelişme yaşandığına da değinen Halise Şen, alçı malzemesinin birçok yapı malzemesine göre zaman içerisinde önemli bir yol kat ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Yapı malzemeleri alanında ciddi değişimler görüyoruz. Bu değişim farklı birçok malzemede oldu. Artık zeminlerde seramik ve halı kaplamalardan çok ahşap parke kullanılması daha fazla yaygınlaştı. Ki bu biraz da yaşam standardının ve zenginleşmenin de bir sonucu. Yine eskiden alçı ürünleri, kara sıva alçılarla kıyaslandığında dezavantajlı bir pozisyondaydı. Çok da tercih edilen bir malzeme olmazdı. Ancak bugün gelinen nokta itibariyle kara sıva yapan müteahhit kalmadı. Herkes alçı sıvaya dönüş yapmaya başladı. Ki alçı, diğer birçok yapı malzemesiyle kıyaslandığında da maliyeti uygun bir malzeme özelliği gösteriyor.” 

test